Rastgele Yazılar

28 Mart 2014 Cuma

Çiçeklerin nasıl yetiştirildiğini araştırınız.Doğayı güzelleştirmede çiçeklerin önemini kavrayabilme


Çiçek nasıl yetiştirilir

Balkon, bahçe ve evinizde çiçeklerinizi çeşitli yollarla yetiştirebilirsiniz…
En kolayı bir seraya gidip hoşumuza giden çiçekleri satın almaktır.
Eğer bir balkon veya bir bahçemiz varsa fazla sayıda bitki gerekir. Bu durumda çiçeklerimizi çeşitli metodlarla kendimiz yetiştirmemiz daha ekonomik olur. Çiçeklerimizi tohumla, çelik veya kök sürgünlerinden yetiştirebiliriz.
Tohumla yetiştirme
Tohumla bitki yetiştirmek biraz karmaşık bir iştir. Bütün tohumlar aynı şekilde ekilmez. Bitkisine göre ekim zamanı, ısı ve ortam farklılıkları gösterir. En çok mevsimlik ve iki yıllık çiçekler tohumdan yetiştirilir.
Dayanıklı mevsimlik çiçekler
Yıllık çiçeklerin bir kısmının tohumu Eylül ayında asıl yerine ekilir. Bunlar sonbaharda çimlenir ve soğuktan korkmadan kışı geçirirler. İlkbaharda gelişir ve çiçek açarlar. Bu cins çiçekler yer değiştirmekten hoşlanmazlar. Yalnızca sık fideler seyreltilir ve kalanlar oldukları yerde büyütülür.
Bu türler genellikle ilkbahar ve erken yaz döneminde açan cinslerdir ve çoğunlukla bir kere ekilince ertesi yıllarda tohumları dökülerek kendiliklerinden çıkarlar. Mevsimlik hezaran, sarı nergis, çörekotu, tatlı bezelye, bekâr düğmesi ve godetya bu tür çiçeklerdir. Bu türler nisan ayında ekilebilir ancak çiçek verimleri düşük olur.
Hassas mevsimlik çiçekler
Daha geç açan mevsimlik çiçekler ise tohumları Mart ayında sıcak bir yerde ekilerek yetiştirilir. Erken çiçek almak için bu şarttır. Dışarı ekilmek istenirse hava ısınıncaya kadar yani Nisan sonlarına kadar beklemek gerekir. Bu durumda çıkan fideler ancak yaz ortalarında çiçeklenir.
Birinci metod: Tohumlar 15�18 c. sıcaklıkta ve aydınlık bir yerde ekilir. Saksı veya en az 5 cm derinlikte tepsilere hazır torfla doldurulur. Tohumlar serpilir. İri tohumların üstü hafifçe örtülür. Toz gibi ince olanlar ise örtülmez, hafifçe bastırılır. Püskürteçle sulanır. Üzerine bir cam kapatılır. Kahverengi bir kağıt konur. Cam her gün çevrilir. Tohumlar çimlenince önce kağıt, bir kaç gün sonra da cam kaldırılır. Fideler gerçek yaprakları çıktıktan sonra küçük kese veya saksılara şaşırtılır.
İkinci metod: Tohumlar aynı şekilde saksıya ekilir. Üzerine şeffaf bir naylon torba geçirilir. Ilık ve gölge bir yere konur. Tohumlar çimlenince torba kaldırılır ve saksı aydınlık bir yere konur. Aynı şekilde fidelenir.
Begonya, camgüzeli, ateş çiçeği, petunya, aslanağzı, mine ve buz çiçeği böyle ekilir. Kadife, kral kızı, horozibiği ve kozmos gibi fazla hassas olmayan bazı mevsimlikler nisan ayında dışarıya ekilir. Fideler çıkınca asıl yerlerine şaşırtılır.
Tohumları dışarıda yetiştirme
Daha çok iki yıllık ve kalıcı çiçekler için uygundur. Bu cinsler ilk yıl yaprak ve kök geliştirir. Ancak ertesi yıl çiçek açarlar. Tohum ekmek için Mayıs ayı en uygun zamandır.
Hafif gölge bir yer seçilir. Yanmış gübre ile beraber kazılmış ve iyice işlenerek inceltilmiş toprağa tohumlar serpilir. Çok ufak tohumlar örtülmez, hafifçe bastırılır. İri tohumlar için toprakta çizgiler açılır. Fazla derin açılmamalıdır. Tohumlar bu çizgilere seyrekçe serpilir ve hafifçe örtülür. Tohumlar süzgeçli kova ile düzenli olarak sulanır. Çıkan fideler Eylül ayında istenen yerlere fidelenir.
İki yıllık çiçekler: Yüksük otu, ay gülü, çan çiçeği ve hüsnüyusuf.
Ömürlü çiçekler: Hasekiküpesi, ezan çiçeği, Acı bakla, ömürlü karanfil ve gülhatmi türleri böyle yetiştirilebilir.
Bütün bunlardan farklı şekilde ekilen tohumlarda vardır. Mesela hercai ve aslanağzı tohumları Ağustos sonuna doğru ekilir. Çıkan fideler 4�5 hafta sonra yerlerine şaşırtılır. Aslanağzı olduğu yerde de kalabilir.
Devamını oku

Bir spor dalında nasıl başarılı olunur?araştırınız

Bir spor dalında başarılı olabilmek için çok çalışmak gerekir.Antrönorün dedikleri yapılmalı çok sayıda egzersiz yapılmalıdır.Çünkü çok çalışanlar karşılığını alırlar.Birde heyecanınımıza yenik düşmemeliyiz
Devamını oku

26 Mart 2014 Çarşamba

Geçmişte yapılan sporlardan birini ve günümüzde benzer sporların olup olmadığını araştırınız.

Geçmişte yapılan sporlar şunlardır:Güreş,yağlı güreş,cirit atma,ata binme,ve koşular.Günümüzde yağlı güreş ve güreş sporu hala yapılmaktadır
Devamını oku

18 Mart 2014 Salı

Sınıf öğretmeninin amaçları, görevleri ve yaptıkları nelerdir?

Görevleri ;
-Öğrencilere, okuma- yazma, temel vatandaşlık, matematik, sosyal b ilimler, fen bilimleri, sanat, spor gibi alanlarda temel bilgi, beceri ve tutumları kazandırmaya yönelik öğrenme ortamları hazırlamak,
-Öğrencilerin yeteneklerini geliştirici etkinlikler düzenlemek,
-Öğrencilerin başarısını değerlendirmek ve başarıyı artırıcı önlemler almak.

Sınıf öğretmenliği programında okumak isteyen bir öğrencinin;
-Türkçe, matematik ve sosyal bilgiler konularına ilgili,
-Soyut düşünme yataneğine sahip,
-İnsanlarla iyi iletişim kurabilen, sevecen, hoşgörülü, sabırlı,
-Kendini ve çevresindekileri geliştirme çabasında bir kişi olması gerekir.

Çalışma ortamları;
Sınıf öğretmeni, okulda görev yapar. Görevini genellikle ayakta yürütür.

İş bulma İmkanları;
Sınıf öğretmenleri, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı resmi ve özel ilköğretim okullarında, etüt merkezlerinde çalışabilirler.

Eğitim imkanları;
Mesleğin eğitim süresi 4 yıldır. Mesleğin eğitimi eğitim fakültelerine bağlı “sınıföğretmenliği” bölümlerinde verilmektedir. Bölüme girebilmek için Öğrenci Seçme Sınavı’ndan (ÖSS) yeterli Eşit Ağırlık (EA) puanı almak gerekir.
Devamını oku

Çiçeksiz Bitkilerde Üreme Nasıl Olur?

Çiçeksiz Bitkilerde Üreme

-Çiçeksiz bitkiler su yosunları, kara yosunları, eğrelti otları ve ciğer otlarıdır.
-Bu bitkilerde gerçek kök, gövde ve yaprak yoktur.
-Metagenezle ürerler.
-Spor oluşumu mayoz bölünme ile, gamet oluşumu ise Mitoz bölünmeyle sağlanır.

Su yosunlarında üreme: n kromozomlu(monoploid) bir canlı olan su yosunları spor oluşturup eşeysiz üreyebileceği gibi, farklı Ulotrix’lerin oluşturduğu gametlerde eşeyli olarak ta çoğalabilir.

Kara yosunlarında üreme: Zigot ve onun oluşturduğu sporofit. 2n kromozomludur. Ancak esas gamet n kromozomludur. Dişi gametofit arkegonyum, erkek gametofit anterityum adının alır. Döllenme ve zigot oluşumu dişi sporofit üzerinde gerçekleşir.

Eğrelti otlarında üreme: Eğrelti otların da döl almaşı görülür. Esas bitki 2n kromozomludur. Erkek ve dişi gametler aynı gametofit üzerinde gelişir. Bu gametofitlere protal denir.
Devamını oku

Mitoz bölünme ile çoğalan canlılar hangileridir?

Mitoz bölünme n ,2n kromozomlu canlılarda, eşeyli ve eşeysiz üreyen canlılarda görünür.

Örneğin; solucan, sinek,çekirge,amip, öglena
Devamını oku

Vatanım 2.sınıflar hayat bilisi konu anlatımı

Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları Türkiye'de yaşamaktadırlar.Bu millet geçmişte birlikte kadın, yaşlı,genç erkek çocuk demeden kurtuluş savaşı vermiştir.Uğruna şehit düşülerek sahip olunan toprak parçasına vatan denilmektedir.Atatürk ülkemizi işgal eden devletlere boyun eğmeyip vatanın parçalanmasına göz yummamıştır.Bu sebepten Kurtuluş Savaşını başlatmıştır.Atatürk ülkesini geliştirebilmek için bir çok yenilik yapmıştır.Atatürk hayatı boyunca ülkesi için çalışmıştır.Herkesin ortak kullandığı alanları veya eşyaları dikkatli ve özenli kullanmalıyız.Parkta oynarken  oyuncaklara zarar vermemeliyiz.Ağaçları kesmemeliyiz.Yeşili korumalıyız.Nasıl evimizde bir eşyaya yada evimizin bir bölümüne zarar gelmesini istemiyorsak ve eveimizi koruyorsak vatanımızada sahip çıkmamız gerekir.Vatanımız tıpkı evimiz gibi bir yuvadır.
Devamını oku

Mahalle,ilçe,il ve ülke kavramlarının ne anlama geldiğini araştırınız

Mahalle:Bir kentin, bir kasabanın, büyükçe bir köyün, yönetim bakımından bölündüğü, yapı bölgeciklerinden ve insan topluluklarından oluşan en küçük parçalardan her biri.
İl: merkezî yönetimin taşra birimlerinin en büyüğüne verilen isim.
ilçe:Yönetim bakımından yurt bölümlemesinde ilden sonra gelen bölüm kaymakamlık kaza ilçe idari bakımından mülki taksimatta ilden sonra gelen yerleşim birimidir

ülke; 1 . bir devletin egemenliği altında bulunan toprakların tümü, diyar, memleket:

Devamını oku

17 Mart 2014 Pazartesi

eşyalarımızı niçin temiz kullanmalıyız


Yaşamımız boyunca pek çok eşya kullanırız. Bu eşyaların bazıları kişisel eşyalarımızdır. Kişisel eşyalarımızı kullanırken özenli olmalıyız. Eşyalarımızı özensiz kullanırsak çabucak eskirler ve işe yaramaz hale gelirler. Bu da aile bütçemize zarar verir. 

Bazı zamanlarda da başkalarının eşyalarını kullanmak zorunda kalırız. Başkalarının eşyalarını kullanırken mutlaka izin almalıyız. Kendi eşyamızdan daha dikkatli ve özenli kullanmalıyız.
Devamını oku

Hicri takvim ülkemizde bugün hangi işler için kullanılmaktadır?

Hicri Takvim (Kameri Takvim): Ay yılı esasına göre hazırlanmıştır.Hz.Muhammed'in Mekke'den Medine'ye Hicret'i (göç) başlangıç olarak kabul edilmiş ve Hz. Ömer döneminden itibaren kullanılmaya başlanmıştır.Miladi takvim ile Hicri takvim arasında 622 yıllık bir fark bulunmaktadır.Türklerin İslamiyet'i kabul etmesinden sonra bu takvim Türk Devletleri tarafından da kullanılmaya başlanmıştır.Hicri takvim Türkiye Cumhuriyetinde 1 Ocak 1926'da yürürlükten kalkmıştır.Günümüzde sadece dini gün gece ve ayların belirlenmesinde kullanılmaktadır.



Hicri ve Miladi takvim ülkemizde bugün hangi işlerde kullanılır?

Hicri Takvim

Günümüzde sadece dini günlerin gecelerin ve ayların belirlenmesinde kullanılmaktadır.

Miladi Takvim

Günümüzde ayları, haftaları ve tarım, seyahat, avcılık gibi işleri kolaylaştırmak amacıyla kullanılır.
Devamını oku

Canlılarır kaç bölüme ayrılır?konu anlatımı

A. CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI
Canlılar Nasıl Sınıflandırılır ?
Yeryüzünde milyonlarca canlı vardır. Bunların her birini incelemek çok zordur. Benzer özellikte olan canlıları bir grupta toplamak onları incelememizi kolaylaştırır. Bu nedenle canlılar benzerlikve farklılıkları dikkate alınarak sınıflandırılmıştır.



Sınıflandırma yapılırken

• Dış görünüşleri,
• İç yapıları,
• Hareket, beslenme ve çoğalma özellikleri göz önünde bulundurulmuştur.


Canlılar aşağıdaki şekilde sınıflandırılmıştır.
Bitkiler
Hayvanlar
Mantarlar
Mikroskobik Canlılar

1. BİTKİLER
İnsan ve hayvanların en önemli besin kaynağı olan bitkilerin yaşam alanları çok geniştir. Kara ve su ortamlarında, çöllerde birçok bitki çeşidi vardır.


Nilüfer, kamış ve sazlar su ortamında yaşarken kaktüs çöllerde yaşar.
Elma, gelincik, papatya, çam, eğrelti otu, çim, domates, salatalık, kabak, patlıcan vb. bitkiler ise kara ortamlarında yaşar.


Bir yerin iklimi, o yerde yetişen bitki çeşitliliğinde etkilidir.
Örneğin, yurdumuzda farklı iklim türlerinin etkili olması nedeniyle çok çeşitli bitkiler yetişir. Çay bitkisi yalnızca Doğu Karadeniz Bölgesi'nde yetişirken Akdeniz Bölgesi'nde yetişen turunçgiller iç bölgelerde yetişmez.


Bitkiler yapısal özelliklerine göre,
• Çiçeksiz bitkiler,
• Çiçekli bitkiler olarak sınıflandırılmıştır.


Çiçeksiz Bitkiler
Çiçekleri olmayan bu bitkiler ağaç diplerinde, nemli toprak yüzeylerinde, bataklıklarda ve sularda yaşar.


Karayosunları
Çoğunlukla az güneş alan, nemli ağaç gövdeleri veya kaya yüzeylerinde görülen çiçeksiz bir bitkidir. Kökleri, su ve besin taşıyan yapıları yoktur.


Ciğer otu da nemli toprak ve ağaç gövdelerinde yaşayan çiçeksiz bitkilerdendir. Suyun toprak içinde korunmasını sağlar.


Eğrelti otu, atkuyruğu ve kibrit otları daha gelişmiş çiçeksiz bitkilerdir. Kara yosunlarından farklı olarak kök gelişmiştir. Yaprak ve gövdeleri olduğu için su ve besin taşıyan yapılara sahiptirler. Ormanlarda, nehir ve göl kıyılarında yaşarlar.


Çiçekli Bitkiler
Çevremizi ve doğayı güzelleştiren sebze ve meyveleri elde ettiğimiz en gelişmiş bitkilerdir.
Çiçekli bitkilerin kök, gövde, yaprak ve çiçek gibi yapıları vardır. Bitkinin yaşamsal faaliyetlerini yürütebilmesi için bu yapıların her birinin ayrı bir görevi vardır.


Kök
Bitkinin toprağın altında kalan kısmıdır.
Havuç, kereviz, turp gibi kökünde besin depolayan bitkilerin köklerini yeriz. Soğanın saçak gibi, havucun kazık gibi kökü vardır.
• Kök, bitkiyi toprağa bağlar, tutunmasını sağlar.
• Bitkinin yaşaması için gerekli olan topraktaki su ve mineralleri alır. Bitki köklerinde toprağın derinliklerine ulaşmayı sağlayan emici tüyler bulunur. Emici tüyler, kökün topraktaki su ve suda çözünmüş maddeleri emmesini sağlar.
Yukarıda da söz ettiğimiz gibi bazı bitkilerin köklerinin besin depolama görevi de vardır.


Gövde
Bitkinin toprak üstünde bulunan kısımlarından biridir. Bazı bitkilerde ince ve yumuşak olan gövde çoğunlukla kışın kurur. Bu bitkilerin gövdelerine otsu gövde denir. Bazı bitkilerin gövdeleri ise sert olup otsu gövdelerden sağlamdır. Bu bitkilerin gövdeleri odunsu gövde olarak adlandırılır.
Bazı bitkiler gövdeleriyle yerde sürünür ya da bir yere sarılır.


Yer elması, patates, kavun, karpuz gibi bitkiler gövdelerinde besin depolar. Bu bitkilerin gövdelerini yeriz. Kökün topraktan aldığı su ve mineraller gövdeye ulaşır. Bu maddeler gövdenin yapısındaki borucuklarla taşınır.


Görevleri
• Bitkinin dik durmasını sağlar.
• Kökten gelen maddeleri yapraklara taşır.
• Bitkinin çiçek, yaprak ve meyvesini taşır.
• Yapraklarda üretilen besini diğer yapılara taşır.


Yaprak
Bitkilerin besin üreten
kısımlarıdır. Şekli bitkiden bitkiye değişmesine rağmen rengi çoğunlukla yeşildir. Yaprak sapıyla gövdeye bağlanır. Üzerinde iletimi sağlayan damarlar vardır.


Görevleri
• Besin yapar. Yapraklarda bulunan yeşil tanecikler su, karbondioksit ve güneş ışığı ile birleşerek besin oluşturur. Bitki; suyu kökleriyle topraktan, karbondioksidi havadan alır. Bitkiler besin üretirken havaya oksijen verir. Bitkinin besin yapma işi fotosentez olarak adlandırılır.
• Solunum yapar. Bitkiler de bütün canlılar gibi solunum yaparken oksijen alır, karbondioksit verir. Solunum yine tüm canlılarda olduğu gibi gece gündüz devam eder.
• Terleme yapar. Bitkiler topraktan aldıkları suyun tümünü kullanmaz. Fazla su yapraklardan dışarı atılır. Buna terleme denir. Yapraklarda terlemeyi sağlayan gözenekler vardır. Terleme sıcak ortamlarda daha hızlı olur.


Çiçek
Bitkilerin üreme organlarıdır.


Taç yapraklar olarak adlandırılan renkli yapraklar; kokusu ve güzelliği ile bazı hayvanların dikkatini çeker. Kuş, böcek gibi hayvanlar çiçeklere konarak erkek organlardaki tozları dağıtırlar. Tozların dişi organa ulaşması tohumun oluşmasını sağlar. Tohum dişi organda oluşur.


Çanak yapraklar, tomurcuk halindeyken taç yaprakları çevreleyen yapraklardır. Çiçeği olumsuz şartlardan korur. Tomurcuk açılınca çiçeğin alt kısmında kalır.


Tohum Nasıl Oluşur?
1- Ağaçların çiçekleri vardır.
2- Bir süre sonra çiçeklerin taç yaprakları dökülür.
3- Ham meyve meyve zamanla meyvenin içinde oluşur. Tatlanır, renklenir, tohum oluşur.


2. HAYVANLAR
Hayvanlar yaşama ortamlarına, vücut yapılarına, beslenme ve üreme şekillerine göre birçok şekilde gruplandırılabilir.


Bilim adamları, hayvanları omurgalı ve omurgasız hayvanlar olarak iki grupta incelerler. Vücudumuzun dik durmasını sağlayan ve vücudumuza şekil veren yapının iskelet olduğunu biliyoruz. Omurga, iskeletin temel kısımlarından biridir, iskeletin diğer temel kısımları omurgaya bağlanır. Omurgasız hayvanlarda omurga yoktur.


Omurgalı Hayvanlar Memeliler: Omurgalı hayvanların en gelişmiş grubudur. Doğurarak çoğalır, yavrularını sütle beslerler. Akciğer solunumu yaparlar. Çoğunluğu karada yaşarlar, inek, fil, zürafa, at, deve, geyik otla; kurt, aslan, kaplan, çakal etle; fare, ayı hem etle hem de otla beslenen memeli hayvanlardır. Yunus, fok ve balina suda 'yaşayan memelilerdir.


Uçmalarına rağmen vücutları kılla kaplı olan yarasalar da memeli hayvanlar grubunda incelenir.

Genellikle memelilerin vücutları kıllarla iplidir.



Kuşlar: Vücutları tüylerle kaplıdır. Ağız yerine gagaları vardır. Uçmalarını sağlayan kanatları vardır. Ancak tavuk, hindi, 'devekuşu ve penguen gibi kuşların kanatları olduğu hâlde uçamazlar. Yumurta ile çoğalır, yumurtadan çıkan yavrularının beslenme ve korunmasını sağlarlar. Sularda beslenen kuşların gagaları geniş yapılı, ayakları perdelidir. Tohumla beslenen kuşların gagaları daha 'küçüktür.


Sürüngenler: Ayakları köreldiği için sürüngenler adı verilmiştir. Yılanların hiç yokken kaplumbağa, timsah ve kertenkeleler de küçük ayaklar vardır. Vücutları sert pullarla kaplıdır. Yumurta ile çoğalır, akciğer solunumu yaparlar.


Zehirli türleri bulunan yılanlar diğer hayvanlarla beslenirler. Nehir ve göllerde yaşayan timsahlar, balık, kuş ve zebra, keçi gibi memelilerle beslenirler. Kertenkeleler yapışkan dilleriyle böcekleri avlayarak beslenirler.


Vücutları sert pullarla çevrili olan kaplumbağaların karada yaşayanları otçuldur. Suda yaşayanlar ise küçük hayvanlarla beslenir.


Kurbağalar: Hem karada hem suda yaşarlar. Vücutları nemli ve kaygandır. Akarsu ve göl kenarlarında sinek ve böcekleri yapışkan dilleriyle avlayarak beslenirler. Yumurtayla çoğalan kurbağaların
yumurtadan çıkan yavruları balığa benzer. Solungaçlarıyla solunum yapan yavruların büyüdükçe akciğerleri gelişir, ayakları çıkar. Kuyruk ve solungaçları kaybolarak ergin kurbağa olurlar. Ergin kurbağalar akciğer ve deri solunumu yaparlar.


Balıklar: Suda yaşar, solungaçlarıyla solunum yaparlar. Sudaki çözünmüş oksijeni solurlar. Kuyrukları ve yüzgeçleriyle hareket ederler. Sudaki küçük canlılar ile küçük balıkları ve bazı su bitkilerini yiyerek beslenirler. Köpek balığı, hamsi, alabalık, palamut, kefal gibi değişik adlarla anılan çok çeşidi vardır.


Omurgasız Hayvanlar
Karada ve suda yaşayan birçok omurgasız hayvan vardır. Vücutları sert bir örtüyle kaplıdır.


Karada Yaşayanlar
Çekirge, kelebek, arı, sinek, pire gibi omurgasızlar, eklemli bacakları ile hareket eder. Bunlar karada yaşar.


Akrep, kırkayak,çıyan, solucan, salyangoz da karada yaşayan omurgasızlardandır.
Suda Yaşayanlar Denizanası, midye, mercan, ahtapot, yengeç, sünger, ıstakoz, denizyıldızı suda yaşayan omurgasız hayvanlardandır. Yengeç, ıstakoz, midye gibi omurgasızların sert kabukları vardır.


Süngerlerin delikli vücutları vardır. Süngerler temizlik işlerinde ve ilaç yapımında kullanılır.


3. MANTARLAR
Mantarların birçok çeşidi vardır. Ağaç altlarında gördüklerimiz şapkalı mantarlardır. Sebze ve meyvelerde çok sık rastladığımız küf de bir mantar türüdür.


Nerelerde Yaşar?
Mantarlar nemli yerlerde, çoğunlukla ormanlarda, çeşitli yiyeceklerin (ekmek gibi), meyve ve sebzelerin üzerinde yaşar.


Bitkilerden Ayrılan Özellikleri
Mantarlar bitki değildir. Birçok yönden bitkilerden ayrılır.


Türleri
• Şapkalı mantar:
Ormanlarda, bahçelerde bulunur. Sap ve şapka olmak üzere iki kısımdan oluşur. İnce, ipliksi bir yapıya sahiptir. Sapın toprakla birleştiği yerden besinleri alır.
• Küf Mantarları: Uzun süre açıkta bırakılan yiyecekler üzerinde hızla çoğalarak bir örtü oluştururlar. Küflü yiyeceklerin tadı ve kokusu değişir. Bu yiyecekleri yememeliyiz. Peynir küfünden penisilin adı verilen ilaç yapılır.
• Maya Mantarları: Hamurun mayalanması ve peynir yapımında rol oynayan mantarlardır.
Bir miktar hamur mayasını ılık su ve şekerle karıştırdığımızda maya kabarmaya başlar. Çünkü şekeri besin olarak kullanan mantarlar hızla çoğalır. Bu sırada gaz kabarcıkları çıkar.
Maya mantarları uygun sıcaklık ve besin olan ortamlarda canlılık özelliği gösteri. Maya kuru iken yaşamsal faaliyetlerini sürdüremez.
• Hastalık Yapan Mantarlar: Bebeklerin ağzında pamukçuk denilen hastalığın nedeni bir mantardır.El ve ayaklarda kaşıntı ile başlayıp çatlaklara ve kanamalara neden olan mantarhastalığına mantarlar sebep olur. Saçkıran hastalığında da mantarlar rol oynar.


Yararları ve Zararları
Yararlı Mantarlar
• Şapkalı mantarlar E vitamini açısından zengindir. Besin olarak kullanılır.
• Ekmek ve pasta yapılırken hamurun mayalanmasını sağlar.
• Peynir yapımında kullanılır.
• Peynir küfünden penisilin denilen antibiyotik elde edilir.


Zararlı Mantarlar
• Bazı şapkalı mantarlar insanların zehirlenmesine neden olur.
• El ve ayaklarda kaşıntıya, saçkıran ve pamukçuk hastalıklarına neden olur.
• Yiyeceklerin küflenmesine neden olur.
• Buğday, mısır, asma gibi bitkilerde hastalıklara neden olur.


Not: İnsanlar gerekli besin (gübre) ve nemi sağlayarak şapkalı mantar üretirler. Bunlara kültür mantarı denir. Son yıllarda ülkemizde kültür mantarı üretiminde büyük bir artış vardır.


4. MİKROSKOBİK CANLILAR
Gözle görülmeyecek kadar küçüktürler. Yalnızca mikroskopta görülebilirler. Mantarlar gibi zararlı olanlarının yanında yararlı olanları da vardır.


Nerelerde Yaşarlar?
Mikroskobik canlılar hava, su ve toprak gibi doğal ortamlarda, insan ve hayvan vücutlarında, besinlerde yani uygun sıcaklık ve besin olan her ortamda yaşarlar.


Canlı vücutları sıcaklık ve besin açısından mikroskobik canlılar için yaşamaya elverişli yerlerdir.
Besinler de mikroskobik canlıların üremesi için uygun ortamlardır. Dışarıda bırakılan yiyeceklerde çoğalan mikroskobik canlılar besinlerin bozulmasına neden olur. Bu besinlerin kokuları ve görünümleri de bozuktur.


Deniz, göl ve okyanuslarda yaşayan bazı mikroskobik canlılar suyu oksijen bakımındanzenginleştirir. Ayrıca buralarda yaşayan diğer canlılar için önemli bir besin kaynağı olur.


Hastalıklara Neden Olan Mikroskobik Canlılar
Mikroskobik canlılar çoğunlukla bulaşıcı hastalıklara neden olurlar.


Verem, tifo, kolera, tetanoz hastalıkları ile boğazda bademciklerin şişmesi ile oluşan hastalık bu canlıların etkisiyle olur.


Yaşamımızda Önemli Yer Tutan Mikroskobik Canlılar
Bu tür mikroskobik canlılar,
• Üzüm suyundan sirke yapılması,
• Sütten peynir elde edilmesi,
• Sütün yoğurda dönüşmesi,
• Bitki ve hayvan atıklarının çürüyerek toprağa karışması olaylarında rol oynar.


Yoğurt Nasıl Oluşur?
Bir miktar ılık sütü birkaç kaşık yoğurt ile karıştırıp sıcak bir ortamda bekletirsek sütün tümü yoğurda dönüşür.


Yoğurdun içindeki mikroskobik canlılar sütü besin olarak kullanır ve sıcak ortamda hızla çoğalırlar. Böylece sütü yoğurda çevirirler.


Besinleri Uzun Süre Saklamak İçin Hangi Yöntemler Kullanılır?
Besinleri mikroskobik canlıların zararlı etkilerinden korumak ve uzun süre saklamak için insanlar eskiden beri birçok yöntem uygulamaktadır.


Kurutma: Sebze ve meyvelerin içerdiği su buharlaştırılır. Susuz ortamlarda mikroskobik canlılar yaşayamadığı için bu yiyecekler uzun süre saklanır.


Tuzlama: Yiyecekler bol tuz dökülerek tuzlanır. Böylece yiyeceklerin bozulması önlenir.


Konserve : Yiyecekler yüksek sıcaklıklarda konserve hâline getirilir. Bu yolla yiyecekler teneke ve cam kavanozlarda aylarca saklanabilir.


Dondurma: Çok soğuk ortamlar mikroskobik canlılar için uygun bir yaşama ortamı değildir. Buzdolabı ve derin dondurucuların kullanılmaya başlanmasından sonra sebze ve meyveler dondurularak bozulmadan uzun süre saklanmaktadır.


Pastörize etme: Süt çok yüksek sıcaklıklarda ısıtılarak içindeki mikroskobik canlılar öldürülür. Bu yolla paketlenen sütler uzun süre dayanır ve daha sağlıklı olur.
Devamını oku

1921'den Günümüze Anayasalarımız



1921 ANAYASASI ( TEŞKİLAT-I ESASİYE'Sİ)

  • Cumhuriyetin ilanından önce Kurtuluş Savaşı devam ederken kabul edilen bir anayasadır. 
  • Ayrıntılı olmayan kısa bir anayasa olup hak ve özgürlüklere yer vermemiştir. 
  • Yasama, yürütme ve yargı güçleri TBMM'de toplanmıştır. (Güçler birliği) 
  • Milli egemenlik ilkesinin kabul edildiği ilk anayasadır. 
  • Türk tarihinin en kısa süreli anayasasıdır.
  • TBMM Başkanı aynı zamanda Devlet Başkanı'dır.
  • İlk ve tek yumuşak (kolay değiştirilebilir) anayasadır.
  • Kuvvetler birliği ilkesini benimsemiştir.
  • Hükümet, seçtiği vekiller tarafından yönetilir.
  • Seçimler iki yılda bir yapılır.

  • Hangi ilin başkent olacağına karar verilmemiştir. 

1924 ANAYASASI:


  • Cumhuriyet döneminin ilk anayasasıdır.
  • 36 yıl yürürlükte kaldığı için en uzun süreli anayasamızdır.
  • 1937 yılında Atatürk ilkeleri bu anayasaya girmiştir.
  • En uzun süreli anayasadır. 
  • En çok değişiklik yapılan anayasadır. 
  • Kişi hak ve özgürlükler tanınır. 
  • Sosyal haklara yer verilmez 
  • Devletin yönetim şekli cumhuriyettir. 
  • Devletin dini İslam, başkenti Ankara ve dili Türkçe'dir. 
  • Devletin başkenti, rejimi ve bayrağı değiştirilemez. 
  • Yasama ve Yürütme yetkileri meclise aittir. 
  • Yargı, bağımsız mahkemelerce yürütülür. 
  • Seçimler dört yılda bir yapılır.

Not: Devletin dini İslam'dır maddesi 1928 yılında anayasadan çıkarıldı.

1961 ANAYASASI:

Temel insan hak ve özgürlüklerine en fazla yer veren anayasamızdır. Bu nedenle en özgürlükçü anayasamızdır.
Yasama, yürütme ve yargı organları (güçleri) birbirinden tamamen ayrılmıştır. Böylece "Güçler Ayrılığı" kesinleşmiştir.
Devletin "sosyal devlet" özelliği öne çıkartılmıştır.


1982 ANAYASASI:

Bugün kullandığımız anayasamızdır.
1961 Anayasası'nın getirmiş olduğu özgürlüklerde kısıtlamaya gitmiştir.
İnsanların demokrasi bilinci geliştikçe, toplumsal ihtiyaçlara göre günümüze kadar birçok değişiklikler yapılmıştır. 1982'de kısıtlanan hak ve özgürlüklerin kapsamı giderek genişletilmiştir.


Anayasamızın Değiştirilemeyecek Maddeleri:

Devletin Şekli
Madde-1: Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir. Cumhuriyetin nitelikleri (özellikleri) Madde-2: Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, mili dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.

Devletin Bütünlüğü, Resmi Dili, Bayrağı, Milli Marşı ve Başkenti
Madde-3: Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe'dir. Bayrağı, şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı "İstiklal Marşı'dır. Başkenti Ankara'dır.

Değiştirilemeyecek hükümler: Madde-4: Anayasamızın 1'inci maddesindeki devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile 2'inci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3'üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklifi verilemez.

Yasaların İnsanlar İçin Önemi:
Yasalar toplum hayatının barışını, huzurunu ve güvenliğini sağlamak için hazırlayıp uygulanır. Yasalar sayesinde herkes nasıl davranacağını, hak ve ödevlerinin neler olduğunu bilir. Bu sayede belirsizlikler ortadan kalkar.

Yasalar insanların yaşamını ve sağlığını da korur. Örneğin kapalı yerlerde sigara içmeyi yasaklayan yasa, oradaki insanları sigaranın verdiği zararlardan korur.

İnsanlar yasalara uymamaları durumunda toplumdaki huzur ve güven ortamı bozulur. Bu durumda toplumda kargaşa yaşanır. Devlet buna sebep olanları cezalandırır.

Bir yasanın yapılmış olması o yasanın sorunları çözeceği anlamına gelmez. Yasanın uygulanması ve ilgililerin bu yasaya uyması durumunda yasa amacına ulaşmış olur.
Devamını oku

Atatürkün hizmetleri nelerdir?

Atatürk Türkiye’yi “Çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmak” amacıyla bir dizi devrim yaptı. Bu devrimleri beş başlık altında toplayabiliriz:

1. Siyasal Devrimler:
· Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)
· Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923)
· Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)
2. Toplumsal Devrimler
· Kadınlara erkeklerle eşit haklar verilmesi (1926-1934)
· Şapka ve kıyafet devrimi (25 Kasım 1925)
· Tekke zâviye ve türbelerin kapatılması (30 Kasım 1925)
· Soyadı kanunu ( 21 Haziran 1934)
· Lâkap ve unvanların kaldırılması (26 Kasım 1934)
· Uluslararası saat, takvim ve uzunluk ölçülerin kabulü (1925-1931)
3. Hukuk Devrimi :
· Mecellenin kaldırılması (1924-1937)
· Türk Medeni Kanunu ve diğer kanunların çıkarılarak laik hukuk düzenine geçilmesi (1924-1937)
4. Eğitim ve Kültür Alanındaki Devrimler:
· Öğretimin birleştirilmesi (3 Mart 1924)
· Yeni Türk harflerinin kabulü (1 Kasım 1928)
· Türk Dil ve Tarih Kurumlarının kurulması (1931-1932)
· Üniversite öğreniminin düzenlenmesi (31 Mayıs 1933)
· Güzel sanatlarda yenilikler
5. Ekonomi Alanında Devrimler:
· Aşârın kaldırılması
· Çiftçinin özendirilmesi
· Örnek çiftliklerin kurulması
· Sanayiyi Teşvik Kanunu’nun çıkarılarak sanayi kuruluşlarının kurulması
· I. ve II. Kalkınma Planları’nın (1933-1937) uygulamaya konulması, yurdun yeni yollarla donatılması

Soyadı Kanunu gereğince, 24 Kasım 1934′de TBMM’nce Mustafa Kemal’e “Atatürk” soyadı verildi.

Atatürk, 24 Nisan 1920 ve 13 Ağustos 1923 tarihlerinde TBMM Başkanlığına seçildi. Bu başkanlık görevi, Devlet-Hükümet Başkanlığı düzeyindeydi. 29 Ekim 1923 yılında Cumhuriyet ilan edildi ve Atatürk ilk cumhurbaşkanı seçildi. Anayasa gereğince dört yılda bir cumhurbaşkanlığı seçimleri yenilendi. 1927,1931, 1935 yıllarında TBMM Atatürk’ü yeniden cumhurbaşkanlığına seçti.

Atatürk sık sık yurt gezilerine çıkarak devlet çalışmalarını yerinde denetledi. İlgililere aksayan yönlerle ilgili emirler verdi. Cumhurbaşkanı sıfatıyla Türkiye’yi ziyaret eden yabancı ülke devlet başkanlarını, başbakanlarını, bakanlarını komutanlarını ağırladı.

15-20 Ekim 1927 tarihinde Kurtuluş Savaşı’nı ve Cumhuriyet’in kuruluşunu anlatan büyük nutkunu, 29 Ekim 1933 tarihinde de 10. Yıl Nutku’nu okudu.
Devamını oku

16 Mart 2014 Pazar

Alyuvarların Görevi Nedir

Alyuvarların Görevi Nedir


Oksijen ve karbondioksit taşıması yapan hücrelerdir. Alyuvarlar kırmızı kemik iliğindeki hücrelerin gelişip farklılaşması ile oluşur. Omurlar, kaburga kemikleri, göğüs kemiği, kafatası kemikleri ve uzun kemikler alyuvarların üretildiği yerlerdi. Kemik iliğindeki hücrelerin alyuvar üretmesi sırasında sitoplazma içinde hemoglobin denilen demirli bir protein birikir. Hemoglobin kırmızı renkli olduğu için alyuvarlar da kırmızı görünür.

Bu yüzden bunlara kırmızı kan hücreleri de denir. Hemoglobin, alyuvarların oksijen ve karbondioksit taşımasında görev yapar. Alyuvarlar solunum organlarından aldığı oksijeni dokulara, doku hücrelerinin atık ürün olarak verdiği karbondioksiti de solunum organlarına taşır. Kemik iliğinde üretilen alyuvarlar kan dolaşımına geçerken çekirdeklerini ve sitoplazamdaki bütün organallerini kaybeder.


Çekirdeklerini kaybetmiş alyuvarlar iki taraflı çöküntüye uğramış bir görünümdedir. Ancak, memeli organizmalar dışında diğer bütün omurgalıların alyuvarları çekirdeklidir. İnsanlarda, ergin bir erkekte, bir mililitrede 5 milyon, ergin dişi bireyde ise 4.5 milyon alyuvar bulunur. Alyuvarların ömrü yaklaşık olarak 120 gündür. Ömrünü tamamlayan alyuvarlar karaciğer ve dalakta parçalanır. Kansızlık (anemi) denen hastalık da hemoglobin miktarının veya alyuvar sayısının yetersizliğinden kaynaklanmaktadır.
Devamını oku

Mantarlar kaça ayrılır?

Mantarlar çok çeşitlidir. Ağaç altlarında gördüklerimiz şapkalı mantarlardır. Sebze ve meyvelerde çok sık rastladığımız küf mantarları da bir mantar türüdür.Hastalık yapan mantarlar olabildiği gibi yararlı mantarlar da vardır.
Mantarlar nemli yerlerde, çoğunlukla ormanlarda, çeşitli yiyeceklerin (ekmek gibi), meyve ve sebzelerin üzerinde yaşar.
Mantarlar bitki değildir. Birçok yönden bitkilerden ayrılır.
Şapkalı mantar:Ormanlarda, bahçelerde bulunur. Sap ve şapka olmak üzere iki kısımdan oluşur. İnce, ipliksi bir yapıya sahiptir. Sapın toprakla birleştiği yerden besinleri alır.

Küf Mantarları: Uzun süre açıkta bırakılan yiyecekler üzerinde hızla çoğalarak bir örtü oluştururlar. Küflü yiyeceklerin tadı ve kokusu değişir. Bu yiyecekleri yememeliyiz. Peynir küfünden penisilin adı verilen ilaç yapılır.

Maya Mantarları: Hamurun mayalanması ve peynir yapımında rol oynayan mantarlardır.
Bir miktar hamur mayasını ılık su ve şekerle karıştırdığımızda maya kabarmaya başlar. Çünkü şekeri besin olarak kullanan mantarlar hızla çoğalır. Bu sırada gaz kabarcıkları çıkar.
Maya mantarları uygun sıcaklık ve besin olan ortamlarda canlılık özelliği gösteri.Maya kuru iken yaşamsal faaliyetlerini sürdüremez.

Hastalık Yapan Mantarlar: Bebeklerin ağzında pamukçuk denilen hastalığın nedeni bir mantardır.El ve ayaklarda kaşıntı ile başlayıp çatlaklara ve kanamalara neden olan mantar hastalığına mantarlar sebep olur. Saçkıran hastalığında da mantarlar rol oynar.

Mantarların Yararları 
Şapkalı mantarlar E vitamini açısından zengindir. Besin olarak kullanılır.
Ekmek ve pasta yapılırken hamurun mayalanmasını sağlar.
Peynir yapımında kullanılır.
Peynir küfünden penisilin denilen antibiyotik elde edilir.
Mantarların Zararları
Bazı şapkalı mantarlar insanların zehirlenmesine neden olur.
El ve ayaklarda kaşıntıya, saçkıran ve pamukçuk hastalıklarına neden olur.
Yiyeceklerin küflenmesine neden olur.
Buğday, mısır, asma gibi bitkilerde hastalıklara neden olur.

BİLGİ: İnsanlar gerekli besin (gübre) ve nemi sağlayarak şapkalı mantar üretirler. Bunlara kültür mantarı denir.Son yıllarda ülkemizde kültür mantarı üretiminde büyük bir artış vardır.

Devamını oku

ahlak ve etik ile ilgili hikaye yada öykü

ÇATLAK KOVA

Hindistan’da bir sucu, boynuna astığı uzun bir sopanın uçlarına taktığı iki büyük kovayla su taşırmış. Kovalardan biri çatlakmış. Sağlam olan kova her seferinde ırmaktan patronun evine ulaşan uzun yolu dolu olarak tamamlarken, çatlak kova içine konan suyun sadece yarısını eve ulaştırabilirmiş. Bu durum iki yıl boyunca her gün böyle devam etmiş. Sucu her seferinde patronunun evine sadece 1,5 kova su götürebilirmiş. Sağlam kova başarısından gurur duyarken, zavallı çatlak kova görevinin sadece yarısını yerine getiriyor olmaktan dolayı utanç duyuyormuş. İki yılın sonunda bir gün çatlak kova ırmağın kıyısında sucuya seslenmiş.

“Kendimden utanıyorum ve senden özür dilemek istiyorum.”

“Neden?.” Diye sormuş sucu. “Niye utanç duyuyorsun?” Kova cevap vermiş.

“Çünkü iki yıldır çatlağımdan su sızdığı için taşıma görevimin sadece yarısını yerine getirebiliyorum. Benim kusurumdan dolayı sen bu kadar çalışmana rağmen emeklerinin tam karşılığını alamıyorsun.” Sucu şöyle demiş:

“Patronun evine dönerken yolun kenarındaki çiçekleri fark etmeni istiyorum.”

Gerçekten de tepeyi tırmanırken çatlak kova patikanın bir yanındaki yabani çiçekleri ısıtan güneşi görmüş. Fakat yolun sonunda yine suyunun yarısını kaybettiği için kendini kötü hissetmiş ve yine sucudan özür dilemiş. Sucu kovaya sormuş:

“Yolun sadece senin tarafında çiçekler olduğunu ve diğer kovanın tarafında hiç çiçek olmadığını fark ettin mi?... Bunun sebebi benim senin kusurunu bilmem ve ondan yararlanmamdır. Yolun senin tarafına çiçek tohumları ektim ve her gün biz ırmaktan dönerken sen onları suladın. İki yıldır ben bu güzel çiçekleri toplayıp onlarla patronumun sofrasını süsleyebildim. Sen böyle olmasaydın, o evinde bu güzellikleri yaşayamayacaktı.”

Hepimizin kendimize özgü kusurları vardır. Hepimiz aslında çatlak kovalarız. Tanrı’nın büyük planında hiçbir şey ziyan edilmez. Kusurlarınızdan korkmayın. Onları sahiplenin. Kusurlarınızda gerçek gücünüzü bulduğunuzu bilirseniz eğer, siz de güzelliklere sebep olabilirsiniz.
Devamını oku

Etik Günü ile ilgili Yazı

Etik Günü ile ilgili Yazı

Bir ülkede etik değerlerin oluşup kök salmasında birinci derecede etkili etmen bireyleri kültürlü uygar insanlar yapmayı amaçlayan eğitim düzeyleri. Ülkemiz açısından içine düştüğümüz olumsuz çarpıcı bir örnek her düzeyde eğitimi bir yabancı dilde yapma çabaları. Kendi anadilinde yapılan eğitimin önemine dikkat çekenlerin yadırgandığı bir düzeye kadar bu olumsuzluğu getirmiş bulunuyoruz. Etik değerlere özen gösterilen ülkelerde hiç kimse kendi ana dilinden bu derece vazgeçmiş gözükmüyor. Üstelik hem kendi diline hem de başkalarının anadiline saygıyı önemli bir etik değer sayıyor.

Bizim toplumsal olarak bugün karşı karşıya bulunduğumuz sorun, toplumsal yaşantımızdaki gelişmelerin toplumun geneli için geçerli olacak değer yargılarını oluşturamamış olması. Biz cumhuriyetin kuruluşu ile başlayan Atatürk devrimlerinin yaşamımıza soktuğu değer yargılarına güveniyoruz ve geçerliliğini koruduğuna inanıyoruz. Evrensel düzeyde geçerli olan değer yargılarına dayanan Atatürk ilke ve devrimlerini, teknolojik gelişmelerin günümüzde yaşattığı toplumsal dönüşümler bile eskitememekte.

İnsanoğlu, varoluşuyla birlikte, "ahlâkilik kaygısını" içinde taşımıştır. Kendisini "iyi" ve "kötü" olana dair sorgulamalara tabi tutarak, bunların "ne" olduğu sorusunun cevabını aramıştır. İşte bu aşamada ahlâkilik problemi ile karşılaşmıştır. Çevresinde gördüğü insanlar ve etrafındaki fizik nesnelerle ilişki kurarken karşılaştıklarının, bir takım değerlerle anlam taşıdığını görmüştür. Bu değerler de o insanın ahlâkî kodlarını belirlemiştir. Değerlerin dikkate alınmadığı anlarda, farklı eylem imkânlarıyla karşılaşıldığı zaman, neyi yapmanın doğru olacağına dair çeşitli ikilemler içerisine girilmesi kaçınılmaz olmuştur. Bu ikilemlerin tabiî bir sonucu olarak da doğru ve iyi olana dair çeşitli tasavvurlar ileri sürülmüştür.

"Doğru" ve "iyi"nin "ne" olması gerektiğine dair bilgiler insanlığın ilk kültürel bulgularına kadar götürülebilir. Çeşitli kabartma resimler, destanlar, yazılı taşlar ve yazılı eserlerde buna dair motifler vardır. "İyi"nin "ne" olduğu üzerinde durarak diğer insanlara öncülük eden en önemli kişiler hiç kuşkusuz filozoflar ve peygamberlerdir.

Filozoflar, felsefenin tabiatı gereği "iyi"nin "ne" olduğunu tartışmakla beraber somut davranış biçimleri vermekten kaçınmışlardır; peygamberler ise, iyinin ne olduğu üzerinde durarak, insanlara "model davranış biçimleri" sunmuşlardır. Peygamberler bu misyonlarını vahiy ve vahyi açıklayıcı sözler yoluyla yerine getirmişlerdir. Son peygamber Hz. Muhammed (asm) "Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim." diyerek hayatın bütün alanlarını kuşatan bir değerler sistemi sunmuştur.

Aynı problem bugün de insanlığı meşgul etmektedir. Teknolojinin gelişmesi ve sosyo-ekonomik hareketliliğe bağlı olarak daha karmaşık hale gelen gündelik hayatlar, "iyi"nin "ne" olduğu sorusunu cevaplamayı daha da zorlaştırmıştır. İnsanlık, hayatın değişik alanlarında, bu soruya doğru cevaplar bulabilmek için "etik kodlar"a ihtiyaç duymuştur. Bilim adamları, mühendisler, siyasetçiler, hukukçular, tüccarlar, doktorlar, iş adamları ve meslek odaları yaşadıkları problemleri çözebilmek için bir değer yargıları sistemine dayalı teamüller oluşturmuşlardır. Bilgisayar alanında, internet kullanımında, enformasyon teknolojisinde, şirketlerin rekabet alanında ahlâka uygun olanla olmayan bilinmek istenmiştir.

Selami TÜRKMANİ
Devamını oku

Ahlak ve etik ile ilgili hikaye yada öykü

Ahlak İle İlgili İbretlik Hikaye


Toplantıya gideceğim Baktım geç kalma ihtimalim var, bindim bir taksiye, muhabbetçi bir arkadaş O anlatıyor ben dinliyorum Tam işyerinin önüne geldik Ankara'da Bakanlıklar

Diyelim ki, taksi parası 9 75 TL tuttu, ben 10 TL uzattım Hani hepimizin yaşadığı sahne vardır ya, taksici üstünü arıyormuş gibi yapar, siz de para üstünü alabilmek için bir ayak dışarıda, inmemek için debelenirsiniz Tam o sahne olacak

Şoför, para üstü varmı diye aranmaya başladı - "Üstü kalsın kardeşim" dedim Döndü bana doğru: - "Vaktin varmı ağabey ?" dedi - "Evet" dedim (tek ayağım hala dışarıda) Dörtlülere bastı, trafik dört şerit akıyor, indi araçtan Önde bir büfe var Gitti oraya, bir şeyler konuşup geldi Bana 25 krş uzattı Belli ki para bozdurmuş

- "Birader" dedim,"9 75 değil,1050 yazsa ister miydin 50 krş benden?"

- "Ne alacağım ağabey 50 krş u!"

- "Peki, niye gittin 25 krş için o kadar uğraştın Üstü kalsın demiştim" Döndü bana, attı kolunu arkaya: - "Vaktin varmı ağabey?" - "Var" - "Çek kapıyı o zaman" Muhabbetçi bir taksici ile karşı karşıyayız 5 dk konuştuk

İngiltere'de profösüründen, bilmem kiminden eğitimler aldım O taksicinin 5 dkda öğrettiklerini, İngiliz hocalar haftalarca verdikleri derslerde öğretemediler:

- "Ağabey biz Keçiören'de 5 kardeşiz Babam rençberdi, günlük yevmiyeye giderdi; artık inşaat falan bulursa çalışır gelir, o gün iş bulamamışsa, biz eve gelişinden, yüzünden anlardık" "Durumumuz hiç iyi olmadı Akşam yer sofrasında yemek yerdik Yemek bitince babam bize" Durun kalkmayın" derdi"
Önce dua ederdik sonra babam bize sofrada konuşma yapardı
"Aha" dedim, "Bizim meslekten", seminerci

- "Ne anlatırdı baban?"

- "Hayatta nasıl başarılı olunur?" " O gün inşaata çağırmazlarsa eve para getiremiyor, sonra çocuklara hayatta başarı teknikleri anlatıyor "

- "Babam işe gidince büyük ağabeyimiz onu taklit ederdi, delik bir çorapla pantolonun ceplerini çıkarır, dört kardeşi karşısına alıp "Dürüst olun, evinize haram lokma sokmayın" diye anlatırken, biz de gülerdik Annem kızardı,"Babanızla alay etmeyin O, hem dürüst hem de çalışkandır" derdi

Yan evde iki kardeş var, onların babası zengin Babaları birahane işletiyor, ama adamda her numara vardı, kumar falan oynatırdı Bizim yeni hiç bir şeyimiz olmadı, hep o ikisinin eskilerini kullandık O amca mahalleden geçerken biz 5 kardeş ayağa kalkardık, çünkü bize bahşiş verirdi Babam eve gelince ayağa kalkmazdık Çünkü hediye, para falan hak getire Ağabey biz babamı kaybettik Altı ay içinde yandaki baba da öldü Yandaki baba iki çocuğa 5 katlı bir apartman, işleyen birahane, dövizler ve araziler bıraktı
Bizim baba ne bıraktı biliyor musunuz?"
- "Ne bıraktı?"

- "Bakkal veresiyesi ve konuşmalarını bıraktı : "Evladım işinizi dürüst yapın, hakkınız olmayan parayı almayın " Falan filan "Ağabey, aradan 15 yıl geçti…" "Diğer babanın 2 oğlu şu anda cezaevindeler, ne ev kaldı ne birahaneAilesi dağıldı” “Biz 5 kardeş, beşimizin Keçiören de taksi durağında birer taksisi var Hepimizin birer ailesi, çoluk çocuğu, hepimizin birer dairesi var"

"Geçenlerde büyük ağabeyimiz bizi topladı ve dedi ki : - "Asıl mirası bizim baba bırakmış " "Hepimiz ağladık 5 kardeş taksiciliğe başladığımızdan beri, taksimetrenin yazmadığı 10 krş’u evimize sokmadık Her şeyimiz var Allah'a şükür" Çok duygulandım, veda ettim

Tam ineceğim: - "Dur ağabey, asıl bomba şimdi!"

- "Nedir bomban?"

- "Nerede oturuyoruz biliyor musun? O iki kardeşin oturduğu 5 katlı apartmanı biz aldık 5 kardeş orada oturuyoruz" Evladınıza ne araba bırakırsınız, ne ev, ne de başka bir miras Evlada sadece değer kavramları bırakırsınız Bakın iki baba da evlatlarına değer kavramları bırakmışlar

Bir Babanın En Güzel Mirası AHLAK'tır
Devamını oku

15 Mart 2014 Cumartesi

Kutadgu Bilig'in konusu nedir?

Kutadgu Bilig'in konusu nedir?

Kutadgu bilig mutluluk veren bilgi demektir.Yusuf Has Hacip tarafından yazılmıştır.Eserin konusu iyi insanın , iyi yöneticinin özellikleri ve iki dünya mutluluğunu kazanma yollarıdır.Eserin yazılış amacı Türk islam kültürünü pekiştirmek ve yaymaktır.

1-İslami devir Türk edebiyatının bilinen ilk eseridir.
2-Edebiyatımızın ilk siyaset namesidir.
3-İlk felsefik ve didaktik eserdir.
4-Alegorik ilk eserdir.
Devamını oku

İnsan ve diger canlılar arasındaki farklılıklar ve benzerlikler nedir?



Hayvanlar ve insanlar arasında ki benzerlikler :
Hayvanların büyük bir bölümünün insanlar gibi 2 gözü, 2 kulağı, 1 ağzı ve 2 burun deliği vardır.
Fizyolojik ihtiyaçlarımız.(uyku, yemek, su içmek, nefes almak vs. gibi)

Hayvanlar da insanlar gibi ölümlüdür.
Annelik iç güdüleri.

Hayvanlar ve insanlar arasında ki farklar :

Hayvanlar ihtiyaçları dışında avlanmazlar. Kışkırtılmadan ya da delirmemişse saldırmazlar, ama insanlar zevk olsun diye avlanabilir ve nedensiz saldırabilir.
Hayvan hayvana tecavüz etmez; bir insana ise hiç.
Hayvanın aklı vardır ama fikir yürütmezler.
Hayvanların büyük bir bölümü kendi cinsini öldürmez, İnsanlar öldürür.
Hayvanlar da utanma duygusu yoktur.

İnsanların parmak izi vardır hayvanların ise yoktur.
Devamını oku

Dünyada yaşanan kötülüklerin sebepleri ve bu kötülükleri nasıl yok ederiz?

"Bu dünyada herkes yaptığının karşılığını bulur. Kötüler er geç cezalarını çekerler. İyiler ise, türlü şekil ve yollarla mükâfat görürler İyi niyetle attığımız her adım, yaptığımız her iş, er geç yüzümüzü güldürecektir.
Birçokları, karşılaştıkları zorluklardan, kötü ve sıkıntılı durumlardan yakınır dururlar. Oysa tüm kötülüklerin ve acı gerçeklerin ilk tohumu insan ruhuna atılır. Yalnız kendini düşünmenin ve bencilliğinin ihtirasına kapılan insanoğlu, dünyayı kendi arzularını fazlasıyla doyurabileceği bir ganimet alanı sanır. Vicdan, irade ve eğitim, o büyük güçlerini göstermediği sürece kötülükler kara bir bulut gibi sarar dünyamızı
Bazen işlerimizin gönlümüzce olmadığına, çabalarımızın meyvelerini alamadığımıza üzülürüz Bunların gerçek nedenleri üzerinde duracağımıza koyu bir karamsarlığa kapılırız Hayatta atılan ilk adımlar, sonuçları bakımından çok önemlidir Bu nedenle hayatta, her türlü alanda ilk adımları atarken çok dikkatli olmalıyız Yersiz düşüncelerle, yanlış davranışlarla çevremize, dolayısıyla da kendimize zarar vermekten kaçınmalıyız Başkalarının bize karşı iyi niyetli olmalarını istiyorsak önce kendimiz iyi
olmalıyız Önemli olan da budur.
Her birey kendi içindeki kötülük tohumlarını yok etmeyi başardığı takdirde, bu dünyada kötülük denen şey de ortadan kalkacaktır. "
Kaynak:alıntı
Devamını oku

Vejetatif üreme nedir, örnek verir misiniz?

Vejatatif çoğalma
Bazı bitkilerden koparılan bir dal parçası, toprağa dikildiğinde yeni bitki oluşturabilir. Buna çeliklenme ile çoğalma denir. Ayrılan dal parçasının meristem tabakası yeniden kök oluşturduğundan bu parça ayrı bir fert olarak yaşayabilir. Özellikle tarımda verimliliği arttırmak, az zamanda daha çok ve daha kaliteli bitkiler yetiştirmek için kullanılan üretim metodudur.sonucu olarak yeni bir bitki meydana gelir.

Örneğin; kavak,çınar,meyve ağaçları,asma.... gibi bitkiler çelikleme ile üretilir. Özellikle melez olan ve eşeyli üremeyen bitkiler bu şekilde üretilir. Örneğin; Çekirdeksiz üzüm, Washington portakalı, satsuma mandalini gibi.

Vejatatif üremeye: Soğanların rizomla (küçük kök) üremesi, çileklerin sürüncü gövde ile çoğalması ciğer otunun yapraklarından yeni ciğer otlarının oluşmasnı örnek olarak gösterebiliriz. vejetatif üreme üçe ayrılır:

1) Çelikle üreme;
gül ve söğütün kesilen dallarının toprağa dikilmesiyle yeni gül ve söğüt oluşması.
2) Yumru ve soğanla üreme:patates,yer elması,sarımsak gibi depo organları olan yumru ve soğanlar nemli ortamlarda çimlenerek yeni bitkileri oluşturur.
3) Sürünücü gövde ile üreme: çiçekler toprak üzerinde sürünücü gövde ile zambak ve ayrık otlarında yeraltı gövdesiyle,böğürtlenlerde dal ve gövde uçlarının köklenmesiyle vejetatif üreme olur.örnek olarak çilek veririz.
Kaynak:wikipedi.org
Devamını oku

Dünya Ay'dan kaç kat büyüktür?

Dünya'nın Büyüklüğü
Dünyanın toplam alanı: 510.072 milyon km2 dir. Bunun 148.94 milyon km2 si karasal geri kalanı ise sudur.
Dünya nüfusu: 6,550,000,000 dır.
Ekvatorda dünyanın çevresi: 40075.16 km dir.
Ekvatorda dünyanın çapı: 12756.1 km dir.
Kutuplarda dünyanın çapı: 12713.5 km dir.

Ayın Büyüklüğü
Çapı 3.476 km'dir.
Dünya'nın dörtte biri büyüklüğündedir.
ve dünyadan 81,3 kat daha hafiftir.

Ayın çapı 3460 kilometredir. Bu, dünyanın çapının yaklaşık olarak dörtte biri kadardır. Yüzölçümü bakımından bir kıyaslama yapmak için ayı dünyanın üzerine yerleştirmenin olanağı bulunsa, sadece Avustralya kıtasını kaplayabilecek yüz ölçümünde olduğu görülecektir. Buna karşılık , ayın hacmi dünyanın hacminin ellide biri kadardır.

Kitle yani ağırlık konusunda bir kıyaslama yapmağa kalkışırsak, ayın kitlesi dünyanın kitlesinin seksen birde biri'ne eşittir. Yani bir terazinin kefesine dünya konulacak olursa, terazinin öteki kefesini dengelemek için seksen bir ay koymak gerekir.
Devamını oku

Grafik kullanmanın faydaları nelerdir?

Grafiklerin sağladıkları yararlar nelerdir; Tablo ve grafikler bir verinin miktarını göstermede,veriler arası karşılaştırma yapmada,veriler arasında değişimi göstermede kolaylık sağlar. Öğrenmeyi somutlaştıran, ayrıca yeni bilgilerin uzun süreli belleğe kodlanmasını sağlayan soyut görsel araçlardır.
Devamını oku

Sevr müzesinde cam koruyucu içinde saklanan metal blok ne işe yarar?

Bir cismin kütlesi, eşit kollu terazi yardımıyla standart kütle kabul edilen kütlelerle karşılaştırılarak ölçülür. Standart kütle, herhangi bir kütle olabilir. Ancak biz deneylerimizde bazen SI'ya göre kütle birimi olan kilogramı kullanacağız. Uluslararası kütle standardı, Fransa'da Paris yakınlarındaki Sevr Müzesinde saklanan, platiniridyum alaşımından yapılmış, kütlesi 1kg (1kg = 1000gram) olan bir silindirdir. Bu silindir 3.9 cm çapınca ve 3.9 cm yüksekliğindedir. Bu standart kütle, 1 atm basınç altında, +4 derecede, 1dm küp saf suyu dengeleyen madde miktarıdır.
Devamını oku

Astronomi ile uğraşan ünlü bilim adamları kimlerdir?

GALILEO


"Yıldız bilimci" sözcükleri bu sayfaya yönlendirilmiştir. İncil'deki Yıldız bilimciler için, Müneccim Krallar sayfasına bakınız. Astronom, astrofizikçi ya da gök bilimci, astronomi ya da astrofizik üzerine araştırmalar ve çalışmalar yapan bilim insanıdır.
Tarih öncesi çağlardan bu yana gökyüzü, dünyanın her yerindeki kültürlerden insanların ilgisini çekmiştir. Bu kültürlerden bazıları, birbirinden bağımsız olarak, gökyüzündeki cisimlerin gözlemlenmesine kendini adamış olan katip veya rahiplere destek vermeye başlamışlardır. Gezegenlerin hareketlerinin gözlemlenmesi ve gelecekteki hareketlerinin tahmini antik astronominin başlıca uğraşı olmuştur. Batıda, astronominin antik Mezopotamya'da ortaya çıktığı düşünülmektedir. Babil kayıtları üzerine yakın zamanda yapılan araştırmalar, bunların kusursuz olduğunu göstermektedir.

Galileo Galilei, teleskobik astronominin kurucularından olan İtalyan astronom.

Yaklaşık 1750'lerden önce, astroloji ile astronominin birbirine çok yakın kabul edildiğinin anlaşılması önemlidir. Kimi yer ve zamanlarda, bu ikisine aynı gözüyle bakılmıştır.
Diğer pek çok bilim alanında çalışan kimselerden farklı olarak astronomlar, üzerinde çalıştıkları cisimlerle temas kuramaz. Bunun yerine, keşif yapmak için detaylı gözlemlere başvururlar. Genel olarak astronomlar, gözlem yapmak için teleskop ya da diğer görüntüleme ekipmanları kullanmaktadırlar.

ALİ KUŞÇU

15. yüzyılda yaşamış olan önemli bir astronomi ve matematik bilginidir. Babası Timur'un (1369-1405) torunu olan Uluğ Bey'in (1394-1449) doğancıbaşısı idi. "Kuşçu" lakabı buradan gelmektedir.

Ali Kuşçu, Semerkand'da doğmuş ve burada yetişmiştir. Burada bulunduğu sıralarda, Uluğ Bey de dahil olmak üzere, Kadızâde-i Rûmi (1337-1420) ve Gıyâsüddin Cemşid el-Kâşi (?-1429) gibi dönemin önemli bilim adamlarından matematik ve astronomi dersleri almıştır.

Ali Kuşçu bir ara, öğrenimini tamamlamak amacı ile, Uluğ Bey'den habersiz Kirman'a gitmiş ve orada yazdığı Hall el-Eşkâl el-Kamer adlı risalesi ile geri dönmüştür. Dönüşünde risaleyi Uluğ Bey'e armağan etmiş ve Ali Kuşçu'nun kendisinden izin almadan Kirman'a gitmesine kızan Uluğ Bey, risaleyi okuduktan sonra onu takdir etmiştir.

Ali Kuşçu, Semerkand'a dönüşünden sonra, Semerkand Gözlemevi'nin müdürü olan Kadızâde-i Rûmi'nin ölümü üzerine gözlemevinin başına geçmiş ve Uluğ Bey Zici'nin tamamlanmasına yardımcı olmuştur. Ancak, Uluğ Bey'in ölümü üzerine Ali Kuşçu Semerkand'dan ayrılmış ve Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan'ın yanına gitmiştir. Daha sonra Uzun Hasan tarafından, Osmanlılar ile Akkoyunlular arasında barışı sağlamak amacı ile Fatih'e elçi olarak gönderilmiştir.

Bir kültür merkezi oluşturmanın şartlarından birinin de bilim adamlarını biraraya toplamak olduğunu bilen Fatih, Ali Kuşçu'ya İstanbul'da kalmasını ve medresede ders vermesini teklif eder. Ali Kuşçu, bunun üzerine, Tebriz'e dönerek elçilik görevini tamamlar ve tekrar İstanbul'a geri döner. İstanbul'a dönüşünde Ali Kuşçu, Fatih tarafından görevlendirilen bir heyet tarafından sınırda karşılanır. Kendisi için ayrıca karşılama töreni yapılır. Ali Kuşçu'yu karşılayanlar arasında, zamanın ulemâsı İstanbul kadısı Hocazâde Müslihü'd-Din Mustafa ve diğer bilim adamları da vardır.

İstanbul'a gelen Ali Kuşçu'ya 200 altın maaş bağlanır ve Ayasofya'ya müderris olarak atanır. Ali Kuşçu, burada Fatih Külliyesi'nin programlarını hazırlamış, astronomi ve matematik dersleri vermiştir.

Ayrıca İstanbul'un enlem ve boylamını ölçmüş ve çeşitli Güneş saatleri de yapmıştır. Ali Kuşçu'nun medreselerde matematik derslerinin okutulmasında önemli rolü olmuştur. Verdiği dersler olağanüstü rağbet görmüş ve önemli bilim adamları tarafında da izlenmiştir. Ayrıca dönemin matematikçilerinden Sinan Paşa da öğrencilerinden Molla Lütfi aracılığı ile Ali Kuşçu'nun derslerini takip etmiştir. Nitekim etkisi 16. yüzyılda ürünlerini verecektir.

Ali Kuşçu'nun astronomi ve matematik alanında yazmış olduğu iki önemli eseri vardır. Bunlardan birisi, Otlukbeli Savaşı sırasında bitirilip zaferden sonra Fatih'e sunulduğu için "Fethiye" adı verilen astronomi kitabıdır. Eser üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde gezegenlerin küreleri ele alınmakta ve gezegenlerin hareketlerinden bahsedilmektedir. İkinci bölüm Yer'in şekli ve yedi iklim üzerinedir. Son bölümde ise Ali Kuşçu, Yer'e ilişkin ölçüleri ve gezegenlerin uzaklıklarını vermektedir.

Döneminde hayli etkin olmuş olan bu astronomi eseri küçük bir elkitabı niteliğindedir ve yeni bulgular ortaya koymaktan çok, medreselerde astronomi öğretimi için yazılmıştır. Ali Kuşçu'nun diğer önemli eseri ise, Fatih'in adına atfen Muhammediye adını verdiği matematik kitabıdır.
Devamını oku

Kurtuluş Savaşında Cepheler: Güney Cephesi, 8. Sınıf İnkılap Tarihi Ders Notları

  • -GÜNEY CEPHESİ
  •  Mondros Mütakeresi'nden sonra Adana, Antep, Maraş ve Urfa önce İngilizlerin işgaline uğramış, Paris Konferansından sonra Fransızlara devredilmiştir.
  •  İngilizler bölge halkına yönelik baskılar yapmadıkları için cid­di bir direnişle karşılaşmadılar.
  •  Fransızlar bölgeyi Ermenilerle birlikte işgal ederek ağır bas­kılar yaptılar ve sivil halka yönelik katliamlar gerçekleştirdiler. Bu durum halkın tepkisine neden oldu.
  •  Sivas Kongresi'nde bölgeye komutanlar tayin edildi. Bölgede bütün halkın katıldığı bir Kuvay-ı Milliye hareketi başladı.
  • Uzun mücadelelerden sonra;
  •  11 Şubat 1920'de Maraş, 10 Nisan 1920'de Urfa, 8 Şubat 1921'de Antep kurtarıldı.
  •  Fransızlar Sakarya Savaşı'ndan sonra imzalanan Ankara Antlaşması (20 Ekim 1921) ile Anadolu'yu terk ettiler.
  •  TBMM tarafından Maraş'a "Kahraman", Antep'e "Gazi", Urfa'ya "Şanlı" unvanları verildi.

  • C- KURTULUŞ SAVAŞI VE İTALYANLAR

  •  Birinci Dünya savaşı sırasında İtalya'ya gizli anlaşmayla İz­mir verilmişti.
  •  Paris Konferansı'nda (18 Ocak 1919) İngilizler Akdeniz'de güçlü bir İtalya istemedikleri için İzmir'in Yunanlılara verilme­sini sağladılar. Bu olay anlaşmazlığa neden oldu.
  • İtalyanlar Muğla, Antalya ve çevresini işgal ettiler.
  •  İtalyanlarla TBMM arasında ciddi bir savaş olmadı. Çünkü İtalyanların hem İngilizlerle arasının açılması hem de bu dö­nemde İtalya'da iç karışıklık olması savaş ihtimalini azalttı.
  •  İtalyanlar II. İnönü savaşından sonra Anadolu'dan çekilmeye başladılar (5 Temmuz 1921) Sakarya savaşından sonra ta­mamen çekildiler.
Devamını oku

Cumhuriyet Yönetiminin Özellikleri nedir

Cumhuriyet Yönetiminin Özellikleri

Cumhuriyet rejiminin bütün vatandaşları yasa önünde eşit sayması, onlar arasında hiçbir ayrıcalık tanımaması, onların devlet yönetimine eşit olarak katılımını sağlaması, vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini devlet teminatı altına alışı, milli birlik ve beraberliğimiz açısından da birleştirici ve pekiştirici olmuş, milli sınırlarımız içinde hiçbir ayrıcalık yapmaksızın bütün vatandaşlarımızın paylaştığı, yararlandığı, bu nedenle korumaya ve yaşatmaya kararlı olduğu bir yönetim haline gelmiştir.

Cumhuriyet rejimi aynı zamanda insan unsuruna verdiği değer, insan hak ve özgürlüklerine gösterdiği saygı nedeniyledir ki çağdaşlaşmayı, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmayı en iyi şekilde gerçekleştiren bir ortam oluşturmuştur. Diyebiliriz ki Türkiye'nin çağ atlaması, milletimizin Atatürk'ün önderliğinde her türlü engeli aşarak uygar bir toplum haline gelişi, laik ve demokratik cumhuriyet rejimi sayesinde mümkün olabilmiştir.

İşte bize kazandırdığı bu değerler nedeniyle laik ve demokratik Cumhuriyet rejimi, memleketimizin ve devletimizin geleceği bakımından o derece önemlidir ki, Anayasamızda "Türkiye Cumhuriyeti'nin idare şeklinin Cumhuriyet olduğu" hükmünün değiştirilemeyeceği, değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceği ayrı bir anayasa maddesiyle teminat altına alınmıştır.
Devamını oku

14 Mart 2014 Cuma

Miladi Takvimde başlangıç olayı ne ile başlar

Miladi Takvimde başlangıç Hz. İsa’nın doğum tarihi 0 (sıfır)yılıdır.İsanın doğuşu miladi takvimin başlangıcı kabul edilir.
Devamını oku

''Bilim gerçegi bilmektir'' sözünün açıklaması nedir?

Bilim, gerçeği bilmektir.Her işin esas hedefine kısa ve kestirme yoldan varmak arzu edilmekle beraber, yolun kabul edilebilir; mantıki ve özellikle ilmi olması şarttır.

kaynak:Mustafa Kemal Atatürk


Devamını oku

Tüketici hakları ile ilgili şiirler

HAKLARINI ARA

Bir mal aldığın zaman,
Sözleşme yapmadıysan.
Sakın çözüm yok sanma,
Hiç boşuna gamlanma.

Satanın her dediği,
Bir sözleşme sayılır.
Hakkını ara diye,
Bu sana ilk adımdır

Malını değiştirmek için
On beş gün zamanın var.
Eğer hile yapılmışsa
Bu iki yıla çıkar

Paranın kıymetini bil
Bozuk mal satın alma,
Haklarını ara ki
Sonra pişmanlık duyma!

Ayşe Açıkalın


Bilinçli Tüketici

Parasın(ı) çarçur etmez,
Bilinçli tüketici;
Hiç yanlış yola gitmez
Bilinçli tüketici.

Malda ihtiyaç arar,
İhtiyacın sıralar;
Bütçede tutum sağlar
Bilinçli tüketici.

Reklamlara aldanmaz,
Süslü sözlere kanmaz;
Aramaktan usanmaz
Bilinçli tüketici.

Malların,hizmetlerin,
Seçer en iyilerin;
Üzülmez derin derin
Bilinçli tüketici.

TSE belgeliyi,
Arar kaliteliyi;
Kullanır en iyiyi
Bilinçli tüketici.

Son kullanma tarihi,
Ürünün öz kimliği;
Bilir bu inceliği
Bilinçli tüketici.

Taze,temiz gıdayı,
İhmal etmez almayı;
İster zinde kalmayı
Bilinçli tüketici.

Çevreye duyarlıdır,
Her yer kendi malıdır;
Temize sevdalıdır
Bilinçli tüketici.

Hakkını arar her an,
Uğradığı zarardan;
Vazgeçmez bu karardan
Bilinçli tüketici.

Bilir,örgütlenmeyi,
Toplumda güçlenmeyi;
Onda bulur,çareyi
Bilinçli tüketici..

TÜKETİCİ HAKLARI

Satın aldığın malda,
Hiç kusur olmamalı.
Belirtilen özelliklere
Tümüyle uygun olmalı

Eğer böyle değilse
Yapacağın şeyler var.
Güzel vatanımızda,
Sana destek yerler var.

Belediyeden başla,
Hakem Heyetinde dur.
Oralarda olmazsa,
Ticaret Müdürlüğünü bul.

Sakın vazgeçme, yılma
Sonuna kadar diren.
Haklarını kullan ki;
Aldığın malı beğen.

Ayşe Açıkalın

EY TÜKETİCİ KARDEŞ

Kusurlu mal aldıysan ,
Sakın hakkını yedirme.
Sessiz sakin kalıpta
Bir köşeye çekilme

Senin de hakların var,
Parana yazık etme.
Koş malını değiştir,
Göğsünü gere gere.

Satan kabul etmezse,
Git Hakem Heyetine
Yine de olmuyorsa
Diğer yerleri dene

Ey tüketici kardeş
Sakın hakkını yedirme
Kusurlu mal alıp ta
Bir köşeye çekilme.

Ayşe Açıkalın



Tüketici Hakları

Her insan duymalıdır alın terine saygı
Tamamen kaldıralım tuzakları, fakları
Alış veriş yaparken, olmasın bizde kaygı
Her zaman korunmalı tüketici hakları.

Tazesinden yiyelim, tüketmeyelim bayat
Taze yiyen insanda uzun olur hep hayat
Fiyatlar normal olsun, el yakar yüksek fiyat
Her zaman korunmalı tüketici hakları.

Cemiyette çoğalsın vicdanlı olan kullar
Kul hakkı sakın yeme, geçiverir bak yıllar
Hatasız ve defosuz sağlam olmalı kullar
Her zaman korunmalı tüketici hakları.

Ayyaşlığa ilk adım şarap veya rakıdır
Ahlaklı olan esnaf, milletin yüzakıdır
Taze ve ucuz almak tüm kulların hakkıdır
Her zaman korunmalı tüketici hakları.

Kokmuş ve çürük malı ne satın al, ne de sat
Kimseyi kazıklama geçse eline fırsat
Alırken dikkatli ol, bazıları çok fesat
Her zaman korunmalı tüketici hakları.

Şükrü ÖKSÜZ
Devamını oku

Sigarayla Savaş Vakfının Etkinlik Alanı Nedir

Sigarayla Savaş Hareketinin Hedefleri ve Faaliyetleri

Sigarayla Savaşanlar Hareketi üç amaç için çabalarını sürdürmektedir.
Bu üç amaç;
1) Çocuk ve gençlerin hiç bir zaman sigaraya başlamaması,
2) Sigara içmeyenlerin sigaranın dumanından (pasif içicilikten) korunması,
3) Sigara bağımlılarının sigarayı bırakmasını teşvik etmek,bırakmak isteyenlere yardımcı olmaktır.

Bu amaçlarını gerçekleştirmek üzere sigara karşıtı projeleri hayata geçirmeyi, toplumun sigaranın zararları konusunda bilinçlenmesini sağlamayı, sigaranın bilinen en yaygın yasal uyuşturucu olduğunu ve bilinen ölüm sebeplerinin başında geldiğini anlatmayı ve ülke genelinde sigara karşıtı politikalara, kanun ve yönetmeliklere destek vererek kamuoyu oluşturmayı hedeflemektedir.
kaynak:Sigarayla Savaş Vakfı
Devamını oku

Su Vakfı'nın etkinlik alanı nedir?



Su Vakfı, su kültür ve medeniyetinin yaşatılması, ihyası ve geliştirilmesi için gerekli çalışmaların yapılması, yapılanlara destek olunması, suyu insanların kullanımına sunan eserlere tarihî hüviyetlerinin tekrar kazandırılması, su kaynaklarının en iyi şekilde kullanılmasının ve korunmasının sağlanması, suyun kişi, toplum ve canlı hayatındaki yerinin ve ehemmiyetinin insanımıza kavratılması, suyun en verimli şekilde ve tasarrufa riayet edilerek kullanılması şuurunun geliştirilmesi, yeni su kaynaklarının bulunması ve hizmete alınması için çalışmalarda bulunulması amacıyla 1995 yılında kuruldu.

Su Vakfının Etkinlik Alanları



  • *Toplumları su hakkında bilgilendirir
  • *Kongreler düzenleyerek bilinçlendirir
  • *Panel ve konferanslar düzenler
  • *Sempozyumlar düzenleme
  • *Kitap ve broşürler basarak okullara dağıtma
  • *Okullarda su ve temiz enerji konularında seminerler verme
  • *Tarihi çeşme ve suları korumak ve yeniden kullanıma açmak
  • *Uluslararası kurslar düzenleme ve bilimsel çalışmalar yapma
  • *Kitaplar yayımlamak
  • *İnternet üzerinden su konusunda kamuoyunu bilgilendirmekte ve faaliyetlerini geniş kitlelere duyurma

Kaynak:suvakfı
Devamını oku

Uzay araçları ve taşıt araçlarının benzerlikleri ve farklılıkları nelerdir?

UZAY ARAÇLARI VE TAŞITLARIN BENZERLİKLERİ:

1.Her İkiside İnsanın Kendi Bilgisiyle Yapılmıştır.
2.Her İkiside Taşıttır.
3.Her İkiside Motorla Çalışır.
4. Her İkiside Teknolajik Alettir.
5.İkiside Yakıtla Çalışır.

UZAY ARAÇLARI VE TAŞITLARIN FARKLILIKLARI:

1.Biri Hızlı Diğeri Yavaştır.
2.Farklı Amaçlar İçin Kullanılırlar.
3.Uzay Aracı Uçar Kara Taşıtı Ve Deniz Taşıtı Uçamaz.
Devamını oku

Yenilenen enerji kaynakları nelerdir?

Yenilenen enerji kaynakları : Doğada sürekli var olan enerji kaynaklarıdır. Jeotermal enerji ,hidroelektrik enerji , güneş ve rüzgar enerjisi .
Devamını oku

Yenilenmeyen enerji kaynakları nelerdir?

Yenilenmeyen enerji kaynakları : Yeraltındaki maden rezervi ne karsa kullanılacak olan miktar o kadardır . Yeraltındaki enerji kaynağı bittiğinde o yer kapatılır yeni bir kaynak aranmaya başlanır. Örnek ; Kömür, petrol , doğalgaz.
Devamını oku

Niçin Elektrik Tasarrufu Yapmalıyız?

Neden Elektrik Tasarrufu Yapmalıyız?Elektrik enerjisi de diğer enerjiler gibi doğal kaynak kullanılarak üretilir. Yeryüzündeki doğal kaynaklar sınırlıdır. Kullanıldıkça da azalmaktadır. Bu nedenle elektrik enerjisini boşa harcamamalıyız. Kullanılmayan odalardaki lambaları söndürmeli, gerekmediği zaman yakmamalıyız. Elektrikle çalışan aletleri gerekmedikçe kullanmamalıyız.
Devamını oku

Türkiye'deki petrol işleme tesislerinin isimleri nelerdir?

Petrol işleme tesislerimiz :

- İzmir’de Aliağa Rafinerisi

- İzmit’te İpraş Rafinerisi

- Mersin’de Ataş Rafinerisi

- Batman’da Batman Rafinerisi

- Kırıkkale’de Orta Anadolu Rafinerisi
Devamını oku

Elektrik güvenliğiyle ilgili olarak sıkça yapılan hatalar ve bunlarla ilgili olarak dikkat edilmesi gereken kurallar hakkıda bilgi

Elektrik güvenliğiyle ilgili olarak sıkça yapılan hatalar ve bunlarla ilgili olarak dikkat edilmesi gereken hususlardan bazıları şunlardır:
- Saç kurutma makinesi gibi elektrikli aletleri ıslak zeminlerde çalıştırmayalım. Suyun elektriği ilettiğini unutmayalım.
- Elektrik prizlerinin içine cisimler sokmayalım. Prizlerle oynamayalım.
- Elektrikle aletleri kablolarından çekmeyelim.
- Ampuller çalışırken çok ısınır. Ampulün ve diğer elektrikli araçların çalışır konumda taşınması tehlikelidir. Ayrıca sıcak ampulün yanına yanıcı cisimler konulmamalıdır.
- Bozuk elektrikli aletler tamir etmeye çalışmayalım. Bu cihazları uzman kişilere tamir ettirelim.
- Elektrik tehlikesi işaretinin olduğu yerlerden uzak duralım.
Devamını oku

Elektriğin Yol Açabileceği Tehlikeler Nelerdir?

Elektriğin Yol Açabileceği Tehlikeler
İşlerimizi kolaylaştıran ve hayatın hemen her alanında yararlandığımız elektrik, dikkatli kullanılmadığında zararlı da olabilir.
Elektriğin dikkatsizce kullanılması sonucunda elektrik çarpması adı verilen olay meydana gelir.
İnsan vücudunun elektrikle teması çok tehlikelidir. Vücudun elektrikle teması yaralanmalara hatta ölümlere sebep olabilir.
Kablolara elektrik olup olmadığı gözle görülmediği için özellikle plastiği sıyrılmış kablolara dokunulmamalıdır.
Elektriğe çarpılan birine çıplak elle dokunulmamalıdır. Çarpılan kişi plastik, kumaş ya da tahta bir cisimle elektrik kaynağından uzaklaştırılmalıdır.
Elektrik güvenliğiyle ilgili olarak sıkça yapılan hatalar ve bunlarla ilgili olarak dikkat edilmesi gereken hususlardan bazıları şunlardır:
- Saç kurutma makinesi gibi elektrikli aletleri ıslak zeminlerde çalıştırmayalım. Suyun elektriği ilettiğini unutmayalım.
- Elektrik prizlerinin içine cisimler sokmayalım. Prizlerle oynamayalım.
- Elektrikle aletleri kablolarından çekmeyelim.
- Ampuller çalışırken çok ısınır. Ampulün ve diğer elektrikli araçların çalışır konumda taşınması tehlikelidir. Ayrıca sıcak ampulün yanına yanıcı cisimler konulmamalıdır.
- Bozuk elektrikli aletler tamir etmeye çalışmayalım. Bu cihazları uzman kişilere tamir ettirelim.
- Elektrik tehlikesi işaretinin olduğu yerlerden uzak duralım.
Devamını oku

Elektriğin Günlük Yaşantımızdaki Yeri ve Önemi Nedir?

Elektriğin Günlük Yaşantımızdaki Yeri ve Önemi
Elektrik enerjisi insanlar tarafından evlerde ve iş yerlerinde en çok kullanılan enerji türlerinden biridir.
İnsan hayatını kolaylaştıran pek çok araç elektrik enerjisiyle çalışır.
Barajlar, termik ve nükleer santraller gibi tesislerde üretilen elektrik enerjisi, iletim hatlarıyla evlere ve iş yerlerine taşınır.
Elektriğin günlük yaşantımızda çok önemli bir yeri vardır. Elektrikler kesildiğinde onun insanlar için ne kadar önemli bir enerji çeşidi olduğu daha iyi anlaşılır.

Elektrik enerjisi olmadığında mekanlar aydınlatılamaz. Fabrikalarda makineler çalışmaz. Dolayısıyla üretim durur. Evlerimizdeki çamaşır makinesi, buzdolabı, elektrikli süpürge ve bilgisayar gibi araçların hiçbiri çalışmaz.
Tıp, tarım, iletişim ve sanayi elektriğin kullanıldığı alanlardan bazılarıdır.
Günlük hayatta çok fazla kullandığımız elektriği gözümüzle göremeyiz. Ancak etkilerini hissedebiliriz. Elektrik matkapta hareket, ampullerde ışık, elektrik sobasında ısı olarak hissedilir.
Elektrik tellerle taşınır. Elektrik, suyun borulardan geçmesi gibi tellerin içinden geçer.
Elektriğin telden geçmesi için kuvvetin olması gerekir. Elektriğin tellerden geçmesini sağlayan kuvvet, elektrik kaynaklarından sağlanır.
Elektrikli enerjisi doğal kaynaklardan üretilir. Doğal kaynaklar sınırlıdır ve gün geçtikçe tükenmektedir.
Evlerde, okulda ve iş yerlerinde elektrik israf edilmeden kullanılmalıdır. Gereksiz yanan lambaları ve gereksiz çalışan araçları kapatmalıyız.

Devamını oku

Hangi alanlarda elektrikten yararlanılır?

Elektrik insanların çalışma sistemleri ve sosyal hayatını da etkilemiştir.
Elektrik sanayide, taşımacılıkta, turizmde, endüstride, tıpta ve meskenlerde kullanılmaktadır.
Elektrik bir enerji çeşididir. Elektrik enerjisi evlerdeki ve iş yerlerindeki aletlerin çalışmasında kullanılır. Elektrik enerjisi bu araç ve makinelerde ısı, hareket ve ışık gibi enerji türlerine dönüştürülebilir.
Devamını oku

ELEKTRİK KONU ANLATIMI

Elektriğin keşfi öncesi ve sonrasında insanların yaşantılarında büyük değişiklikler olmuştur. Elektriğin keşfinden önce evler mum, yağ lambası ya da gaz lambası gibi aydınlatma araçlarıyla aydınlatılırdı. Yiyecekler buzdolapları yerine kilerde saklanırdı.
Elektrik insanların çalışma sistemleri ve sosyal hayatını da etkilemiştir.
Elektrik sanayide, taşımacılıkta, turizmde, endüstride, tıpta ve meskenlerde kullanılmaktadır.
Elektrik bir enerji çeşididir. Elektrik enerjisi evlerdeki ve iş yerlerindeki aletlerin çalışmasında kullanılır. Elektrik enerjisi bu araç ve makinelerde ısı, hareket ve ışık gibi enerji türlerine dönüştürülebilir.

B.Elektriğin Günlük Yaşantımızdaki Yeri ve Önemi
Elektrik enerjisi insanlar tarafından evlerde ve iş yerlerinde en çok kullanılan enerji türlerinden biridir.
İnsan hayatını kolaylaştıran pek çok araç elektrik enerjisiyle çalışır.
Barajlar, termik ve nükleer santraller gibi tesislerde üretilen elektrik enerjisi, iletim hatlarıyla evlere ve iş yerlerine taşınır.
Elektriğin günlük yaşantımızda çok önemli bir yeri vardır. Elektrikler kesildiğinde onun insanlar için ne kadar önemli bir enerji çeşidi olduğu daha iyi anlaşılır.

Elektrik enerjisi olmadığında mekanlar aydınlatılamaz. Fabrikalarda makineler çalışmaz. Dolayısıyla üretim durur. Evlerimizdeki çamaşır makinesi, buzdolabı, elektrikli süpürge ve bilgisayar gibi araçların hiçbiri çalışmaz.
Tıp, tarım, iletişim ve sanayi elektriğin kullanıldığı alanlardan bazılarıdır.
Günlük hayatta çok fazla kullandığımız elektriği gözümüzle göremeyiz. Ancak etkilerini hissedebiliriz. Elektrik matkapta hareket, ampullerde ışık, elektrik sobasında ısı olarak hissedilir.
Elektrik tellerle taşınır. Elektrik, suyun borulardan geçmesi gibi tellerin içinden geçer.
Elektriğin telden geçmesi için kuvvetin olması gerekir. Elektriğin tellerden geçmesini sağlayan kuvvet, elektrik kaynaklarından sağlanır.
Elektrikli enerjisi doğal kaynaklardan üretilir. Doğal kaynaklar sınırlıdır ve gün geçtikçe tükenmektedir.
Evlerde, okulda ve iş yerlerinde elektrik israf edilmeden kullanılmalıdır. Gereksiz yanan lambaları ve gereksiz çalışan araçları kapatmalıyız.

C.Farklı Elektrik Enerjisi Kaynakları
Günlük hayatta kullandığımız elektriğin üretiminde kömür, doğal gaz, petrol gibi yakıtlar ve su enerjisi kullanılır.
Bazı gelişmiş ülkelerde nükleer enerji, elektrik üretiminde önemli yer tutmaktadır. Bilim insanları daha ucuz, daha güvenli ve çevreyi kirletmeyen yöntemlerle elektrik üretimi için çalışma yapmaktadır.

D.Elektriğin Yol Açabileceği Tehlikeler
İşlerimizi kolaylaştıran ve hayatın hemen her alanında yararlandığımız elektrik, dikkatli kullanılmadığında zararlı da olabilir.
Elektriğin dikkatsizce kullanılması sonucunda elektrik çarpması adı verilen olay meydana gelir.
İnsan vücudunun elektrikle teması çok tehlikelidir. Vücudun elektrikle teması yaralanmalara hatta ölümlere sebep olabilir.
Kablolara elektrik olup olmadığı gözle görülmediği için özellikle plastiği sıyrılmış kablolara dokunulmamalıdır.
Elektriğe çarpılan birine çıplak elle dokunulmamalıdır. Çarpılan kişi plastik, kumaş ya da tahta bir cisimle elektrik kaynağından uzaklaştırılmalıdır.
Elektrik güvenliğiyle ilgili olarak sıkça yapılan hatalar ve bunlarla ilgili olarak dikkat edilmesi gereken hususlardan bazıları şunlardır:
- Saç kurutma makinesi gibi elektrikli aletleri ıslak zeminlerde çalıştırmayalım. Suyun elektriği ilettiğini unutmayalım.
- Elektrik prizlerinin içine cisimler sokmayalım. Prizlerle oynamayalım.
- Elektrikle aletleri kablolarından çekmeyelim.
- Ampuller çalışırken çok ısınır. Ampulün ve diğer elektrikli araçların çalışır konumda taşınması tehlikelidir. Ayrıca sıcak ampulün yanına yanıcı cisimler konulmamalıdır.
- Bozuk elektrikli aletler tamir etmeye çalışmayalım. Bu cihazları uzman kişilere tamir ettirelim.
- Elektrik tehlikesi işaretinin olduğu yerlerden uzak duralım.
Devamını oku

JEOTERMAL ENERJİ NEDİR?

 JEOTERMAL ENERJİ :



Magmanın yeryüzüne yakın olduğu yerlerde bulunan su ısınarak kırık hatları boyunca yeryüzüne çıkar. Yüzeye çıkan bu sıcak su ve buhara jeotermal enerji denir. Türkiye’de kırık hatlarının fazla olması jeotermal enerji potansiyelini artırmaktadır. Jeotermal sulardan seraların ve evlerin ısıtılmasında dokuma sanayiinde , kurutmacılıkta ve konservecilikte faydalanılmaktadır. Kızıldere, Sarayköy( Denizli), Balçova (İzmir) , Germencik (Aydın) , Tuzla (Çanakkale) Ömer , Gerçek (Afyon) , Kızılcahamam (Ankara), Acıgöl (Nevşehir) . Denizli (Sarayköy)’de Jeotermal santral bulunmaktadır.

Devamını oku

TÜRKİYE'DE Kİ ENERJİ KAYNAKLARININ TÜRLERİ VE DAĞILIMI KONU ANLATIMI

ENERJİ KAYNAKLARININ TÜRLERİ VE DAĞILIMI :


1. TAŞKÖMÜRÜ :


Taşkömürü bitkilerin jeolojik dönemler boyunca dönüşüme uğraması sonucu oluşmuş , yüksek ısı gücü olan bir enerji kaynağıdır. Kalori değeri yüksektir. Bu enerji kaynağı elektrik santrallerinde ,sanayide ve kok kömürü yapımında kullanılır. 1.jeolojik zamanda oluşan taşkömürü Karadeniz Ereğlisi’nden başlar ve doğuya doğru Zonguldak , Amasra, Söğütözü’ne kadar devam eder. Yapılan üretim ihtiyacımızı karşılayamadığı için yurt dışından taşkömürü satın alınmaktadır. Demir – çelik ve Kimya sanayiinde kullanılır.

2. LİNYİT :



Linyit kömürleşme sürecinin ilk ürünlerindendir. II. jeolojik zamanda oluşan linyit oluşum yaşı bakımından taşkömüründen daha gençtir. Bu nedenle kalorisi taşkömüründen daha düşüktür. Linyit yatakları yüzeye daha yakın olduğu için kolayca işlenebilmektedir.Türkiye III. jeolojik zamanda oluşan bir ülke olduğu için hemen her bölgede linyit yatakları bulunmaktadır.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi dışında bütün bölgelerimizin çıkarılır. En kaliteli linyitler Ege Bölgesinde, en fazla rezerv ise Afşin – Elbistan’da yer alır.

Genellikle çıkarıldığı alanlardaki sanayi tesislerinde ve evlerde tüketilir. Önemli linyit yatakları , Beypazarı (Ankara) , Çan (Çanakkale), Orta (Çankırı) , Seyitömer , Tunçbilek (Kütahya) , Soma (Manisa) , Elbistan (Kahramanmaraş), Yatağan (Muğla) Aşkale (Erzurum) , Şırnak, Kangal (Sivas)

3. PETROL :



Çağımızın önemli enerji kaynaklarından biridir.Ham olarak çıkarılan petrol rafinerilerde işlendikten sonra benzin,motorin ve gazyağı haline gelmektedir.Türkiye petrol açısından zengin bir ülke değildir. Belli başlı petrol yatakları Güneydoğu Anadolu Bölgesindedir. Yatakların en yoğun olduğu yerler Batman , Siirt ve Diyarbakır’dır. Ülkemizdeki petrol yatakları derinlerde yer aldığı için işletilmesi zordur. Ülkemizdeki petrol üretimi tüketiminin 1/7’sini karşılayabilmektedir.

Petrol işleme tesislerimiz :

- İzmir’de Aliağa Rafinerisi

- İzmit’te İpraş Rafinerisi

- Mersin’de Ataş Rafinerisi

- Batman’da Batman Rafinerisi

- Kırıkkale’de Orta Anadolu Rafinerisi

4. DOĞALGAZ :



Yeraltında oluşmuş çeşitli gazların karışımıdır. Bu gazların büyük bir bölümü metan gazıdır. Genellikle yakıt olarak kullanılan doğalgaz aynı zamanda petro-kimya sanayiinin önemli bir hammaddesidir. doğal gazdan petro kimya tesislerinde ve elektrik üretiminde yararlanılır. Nakli ucuz kullanımı kolay olduğundan ve hava kirliliğini büyük ölçüde azalttığı için büyük şehirlerimizde ısınmada ve mutfak işlerinde kullanılmaktadır.

Önemli doğalgaz yataklarımız Hamitabat (Kırklareli) , Çamurlu (Mardin) de bulunur.

5. JEOTERMAL ENERJİ :



Magmanın yeryüzüne yakın olduğu yerlerde bulunan su ısınarak kırık hatları boyunca yeryüzüne çıkar. Yüzeye çıkan bu sıcak su ve buhara jeotermal enerji denir. Türkiye’de kırık hatlarının fazla olması jeotermal enerji potansiyelini artırmaktadır. Jeotermal sulardan seraların ve evlerin ısıtılmasında dokuma sanayiinde , kurutmacılıkta ve konservecilikte faydalanılmaktadır. Kızıldere, Sarayköy( Denizli), Balçova (İzmir) , Germencik (Aydın) , Tuzla (Çanakkale) Ömer , Gerçek (Afyon) , Kızılcahamam (Ankara), Acıgöl (Nevşehir) . Denizli (Sarayköy)’de Jeotermal santral bulunmaktadır.

6. GÜNEŞ ENERJİSİ :



Türkiye’nin ekvatora yakın, güneşli gün sayısının fazla olması güneş enerjisi potansiyelini artırmaktadır.Son dönemlerde kullanımı artmıştır.seraların ısıtılmasında ve evlere sıcak su sağlanmasında kullanılmaktadır. Özellikle Akdeniz, Ege ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi güneş enerjisi için en uygun bölgelerdir. Türkiye’de güneş enerjisinde yararlanma imkanının en az olduğu bölge Karadeniz’dir. Nedeni Bulutlu gün sayısının fazla olmasıdır.

7. SU GÜCÜ :



Barajlardaki suyun elektrik üreten jeneratörleri çalıştırması ile oluşan enerjiye Hidroelektrik enerji denir. Ülkemizdeki akarsu vadilerinin dar ve derin olması hem baraj yapımını kolaylaştırmış hem de hidroelektrik potansiyeli artırmıştır. Petrol,doğalgaz ve taşkömürü yatakları bakımından zengin olmayan ülkemiz açısından su gücü büyük önem taşımaktadır. Su gücünün tükenmeyen ve ucuz bir kaynak olması Türkiye’nin gelecekte bu enerjiden büyük ölçüde kaçınılmaz hale getirecektir. Hidroelektrik potansiyelin en fazla olduğu yer Doğu Anadolu, en az olduğu yer Marmara Bölgesidir.

8. RÜZGAR GÜCÜ :



Rüzgarın hareket ettirici gücünün onda birinden yararlanılabilse bile çok büyük bir miktarda enerji elde edilebilir. Ancak rüzgar enerjisinden yararlanmak güçtür.bu enerjiyi kullanmaya uygun alanlar rüzgarların sürekli estiği yerler olmalıdır. Rüzgarın sürekli ve güçlü olduğu alanlarda, rüzgardan yararlanarak elektrik enerjisi elde edilebilir. Özellikle Çanakkale boğazı ve Kuzey Ege kıyılarında bu potansiyel daha fazladır.
Devamını oku

TÜRKİYE'NİN ENERJİ KAYNAKLARI NELERDİR?

TÜRKİYE'DE ENERJİ KAYNAKLARI


Ülkelerin ilerleyip, gelişmişlik seviyelerini arttırabilmeleri için çeşitli enerji kaynaklarına ihtiyaçları vardır. Çünkü hammaddelerin işlenebilmesi, fabrikaların çalışabilmesi, ulaşım, aydınlatma ve ısınmanın gerçekleştirilebilmesi, enerji kaynaklarının kullanımına bağlıdır.

Ülkelerin gelişme düzeyleri belirlenmesinde üretilen ve tüketilen enerji miktarları da dikkate alınır. Gelişmiş ülkelerde üretilen ve tüketilen enerji miktarı geri kalmış ülkelere göre daha fazladır.

ENERJİ KAYNAKLARININ ÇEŞİTLERİ

Enerji kaynakları oluşumlarına göre iki gruba ayrılır.

a) Yenilenmeyen enerji kaynakları : Yeraltındaki maden rezervi ne karsa kullanılacak olan miktar o kadardır . Yeraltındaki enerji kaynağı bittiğinde o yer kapatılır yeni bir kaynak aranmaya başlanır. Örnek ; Kömür, petrol , doğalgaz.

b) Yenilenen enerji kaynakları : Doğada sürekli var olan enerji kaynaklarıdır. Jeotermal enerji ,hidroelektrik enerji , güneş ve rüzgar enerjisi .

ENERJİ KAYNAKLARININ TÜRLERİ VE DAĞILIMI :


1. TAŞKÖMÜRÜ :


Taşkömürü bitkilerin jeolojik dönemler boyunca dönüşüme uğraması sonucu oluşmuş , yüksek ısı gücü olan bir enerji kaynağıdır. Kalori değeri yüksektir. Bu enerji kaynağı elektrik santrallerinde ,sanayide ve kok kömürü yapımında kullanılır. 1.jeolojik zamanda oluşan taşkömürü Karadeniz Ereğlisi’nden başlar ve doğuya doğru Zonguldak , Amasra, Söğütözü’ne kadar devam eder. Yapılan üretim ihtiyacımızı karşılayamadığı için yurt dışından taşkömürü satın alınmaktadır. Demir – çelik ve Kimya sanayiinde kullanılır.

2. LİNYİT :



Linyit kömürleşme sürecinin ilk ürünlerindendir. II. jeolojik zamanda oluşan linyit oluşum yaşı bakımından taşkömüründen daha gençtir. Bu nedenle kalorisi taşkömüründen daha düşüktür. Linyit yatakları yüzeye daha yakın olduğu için kolayca işlenebilmektedir.Türkiye III. jeolojik zamanda oluşan bir ülke olduğu için hemen her bölgede linyit yatakları bulunmaktadır.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi dışında bütün bölgelerimizin çıkarılır. En kaliteli linyitler Ege Bölgesinde, en fazla rezerv ise Afşin – Elbistan’da yer alır.

Genellikle çıkarıldığı alanlardaki sanayi tesislerinde ve evlerde tüketilir. Önemli linyit yatakları , Beypazarı (Ankara) , Çan (Çanakkale), Orta (Çankırı) , Seyitömer , Tunçbilek (Kütahya) , Soma (Manisa) , Elbistan (Kahramanmaraş), Yatağan (Muğla) Aşkale (Erzurum) , Şırnak, Kangal (Sivas)

3. PETROL :



Çağımızın önemli enerji kaynaklarından biridir.Ham olarak çıkarılan petrol rafinerilerde işlendikten sonra benzin,motorin ve gazyağı haline gelmektedir.Türkiye petrol açısından zengin bir ülke değildir. Belli başlı petrol yatakları Güneydoğu Anadolu Bölgesindedir. Yatakların en yoğun olduğu yerler Batman , Siirt ve Diyarbakır’dır. Ülkemizdeki petrol yatakları derinlerde yer aldığı için işletilmesi zordur. Ülkemizdeki petrol üretimi tüketiminin 1/7’sini karşılayabilmektedir.

Petrol işleme tesislerimiz :

- İzmir’de Aliağa Rafinerisi

- İzmit’te İpraş Rafinerisi

- Mersin’de Ataş Rafinerisi

- Batman’da Batman Rafinerisi

- Kırıkkale’de Orta Anadolu Rafinerisi

4. DOĞALGAZ :



Yeraltında oluşmuş çeşitli gazların karışımıdır. Bu gazların büyük bir bölümü metan gazıdır. Genellikle yakıt olarak kullanılan doğalgaz aynı zamanda petro-kimya sanayiinin önemli bir hammaddesidir. doğal gazdan petro kimya tesislerinde ve elektrik üretiminde yararlanılır. Nakli ucuz kullanımı kolay olduğundan ve hava kirliliğini büyük ölçüde azalttığı için büyük şehirlerimizde ısınmada ve mutfak işlerinde kullanılmaktadır.

Önemli doğalgaz yataklarımız Hamitabat (Kırklareli) , Çamurlu (Mardin) de bulunur.

5. JEOTERMAL ENERJİ :



Magmanın yeryüzüne yakın olduğu yerlerde bulunan su ısınarak kırık hatları boyunca yeryüzüne çıkar. Yüzeye çıkan bu sıcak su ve buhara jeotermal enerji denir. Türkiye’de kırık hatlarının fazla olması jeotermal enerji potansiyelini artırmaktadır. Jeotermal sulardan seraların ve evlerin ısıtılmasında dokuma sanayiinde , kurutmacılıkta ve konservecilikte faydalanılmaktadır. Kızıldere, Sarayköy( Denizli), Balçova (İzmir) , Germencik (Aydın) , Tuzla (Çanakkale) Ömer , Gerçek (Afyon) , Kızılcahamam (Ankara), Acıgöl (Nevşehir) . Denizli (Sarayköy)’de Jeotermal santral bulunmaktadır.

6. GÜNEŞ ENERJİSİ :



Türkiye’nin ekvatora yakın, güneşli gün sayısının fazla olması güneş enerjisi potansiyelini artırmaktadır.Son dönemlerde kullanımı artmıştır.seraların ısıtılmasında ve evlere sıcak su sağlanmasında kullanılmaktadır. Özellikle Akdeniz, Ege ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi güneş enerjisi için en uygun bölgelerdir. Türkiye’de güneş enerjisinde yararlanma imkanının en az olduğu bölge Karadeniz’dir. Nedeni Bulutlu gün sayısının fazla olmasıdır.

7. SU GÜCÜ :



Barajlardaki suyun elektrik üreten jeneratörleri çalıştırması ile oluşan enerjiye Hidroelektrik enerji denir. Ülkemizdeki akarsu vadilerinin dar ve derin olması hem baraj yapımını kolaylaştırmış hem de hidroelektrik potansiyeli artırmıştır. Petrol,doğalgaz ve taşkömürü yatakları bakımından zengin olmayan ülkemiz açısından su gücü büyük önem taşımaktadır. Su gücünün tükenmeyen ve ucuz bir kaynak olması Türkiye’nin gelecekte bu enerjiden büyük ölçüde kaçınılmaz hale getirecektir. Hidroelektrik potansiyelin en fazla olduğu yer Doğu Anadolu, en az olduğu yer Marmara Bölgesidir.

8. RÜZGAR GÜCÜ :



Rüzgarın hareket ettirici gücünün onda birinden yararlanılabilse bile çok büyük bir miktarda enerji elde edilebilir. Ancak rüzgar enerjisinden yararlanmak güçtür.bu enerjiyi kullanmaya uygun alanlar rüzgarların sürekli estiği yerler olmalıdır. Rüzgarın sürekli ve güçlü olduğu alanlarda, rüzgardan yararlanarak elektrik enerjisi elde edilebilir. Özellikle Çanakkale boğazı ve Kuzey Ege kıyılarında bu potansiyel daha fazladır.
Devamını oku

ENERJİ KAYNAKLARININ ÇEŞİTLERİ NELERDİR?

ENERJİ KAYNAKLARININ ÇEŞİTLERİ

Enerji kaynakları oluşumlarına göre iki gruba ayrılır.

a) Yenilenmeyen enerji kaynakları : Yeraltındaki maden rezervi ne karsa kullanılacak olan miktar o kadardır . Yeraltındaki enerji kaynağı bittiğinde o yer kapatılır yeni bir kaynak aranmaya başlanır. Örnek ; Kömür, petrol , doğalgaz.

b) Yenilenen enerji kaynakları : Doğada sürekli var olan enerji kaynaklarıdır. Jeotermal enerji ,hidroelektrik enerji , güneş ve rüzgar enerjisi .
Devamını oku

Maden çeşitleri nelerdir?

1.DEMİR: Modern sanayinin ana metali demirdir. Kullanım alanı oldukça geniştir.

Çıkarıldığı yerler: Divriği –Gürün (Sivas), Hekimhan-Hasan çelebi (Malatya), Çam dağı (Sakarya) , Edremit-Havran-Eymir-Ayvalık-Ayazmant (Balıkesir), Torbalı(İzmir), Simav- (Kütahya), Kırıkhan-Payas(Hatay), Bingöl,Kahramanmaraş,Düzce, Kayseri. Doğu Anadolu Bölgesi demir madeni bakımından Türkiye’de ilk sıra gelmektedir.

İşlendiği yer : Karabük, Ereğli, İskenderun demir çelik fabrikaları.

2.KROM :



Çok sert ,çok iyi cilalanabilen ve paslanmayan bir maden olduğu için , madeni eşya yapımında büyük önem taşır. Dışarıya en çok satılan madendir. Kaplamacılıkta ve çelik yapımında kullanılır.
Çıkarıldığı yerler: Guleman(Elazığ) , Fethiye – Milas – Marmaris – Dalaman Köyceğiz(Muğla) , Acıpayam (Denizli) , Orhaneli (Bursa) ,Kayseri , Eskişehir Kütahya , Kahramanmaraş , Aladağ(Adana)

İşlendiği yerler :Antalya ve Elazığ’daki ferrokrom tesisleri

3. BAKIR :

bakırdan eşyalar

Bakır madeni yatakları genellikle çinko ve kurşun yataklarıyla birlikte bulunur. Elektrik ve elektronik sanayisinde kullanılır. Bakır mutfak eşya yapımına kullanılır.

Çıkarıldığı yerler: Murgul(Artvin),Küre(Kastamonu),Ergani –Maden (Elazığ), Çayeli (Rize),
İşlendiği yerler: Maden Ergani bakır işletmeleri, Murgul bakır işletmeleri, Samsun Karadeniz bakır işletmeleri.

4. BOR MİNERALLERİ

bor tuzu

Sanayide sayısız denilebilecek kadar çok çeşitli işlerde kullanılmaktadır. Bor minerallerinden elde edilen boraks ve asit borik özellikle nükleer alanda jet ve roket yakıtı , sabun deterjan lehim, fotoğrafçılık tekstil boyaları , cam, elyaf ve kağıt sanayiinde kullanılmaktadır. Dünya rezervinin %80’ni Türkiye’dedir . Üretim bakımından dünyada üçüncü,rezerv bakımından birinci sıradadır Bor minerallerinin üretimi dış isteğe bağlıdır.

Çıkarıldığı yerler: Bigadiç-Susurluk-Sultançayırı (Balıkesir) , Mustafakemalpaşa (Bursa) Emet( Kütahya), Seyitgazi (Eskişehir).

5. BOKSİT

boksit yatağı

Alüminyumun hammaddesidir.Çok hafif olduğu için uçak ,otomobil ve ev eşyası yapımında kullanılır.
Çıkarıldığı yerler: Seydişehir ( Konya),Akseki (Antalya),Saimbeyli (Adana),Milas(Muğla).






6.MANGENEZ: Demirin içindeki kükürdün giderilmesi ve demirin çeliğe dönüştürülmesinde kullanılmaktadır.

Çıkarıldığı yerler: Ereğli(Zonguldak),Borçka (Artvin), Tavas (Denizli).

7. VOLFRAM



Kaliteli çelik ve yüksek ısıya dayanıklı boya yapımında , elektrik ve elektronik sanayilerinde kullanılan çok değerli bir madendir. uzay ve savaş endüstrisinde kullanılır.

Çıkarıldığı yerler:Uludağ (Bursa),Malatya,Elazığ.

8.KÜKÜRT

Yapay gübre,tarım ilacı,oto lastiği,kağıt ve patlayıcı madde yapımında kullanılır.Kükürdün bağcılıkta önemli bir yeri vardır. Asmaların ve sebzelerin yapraklarında üreyen bakteriler kükürtlü bileşiklerle yok edilir.

Çıkarıldığı yerler:Keçiborlu (Isparta), Sarayköy (Denizli),Simav (Kütahya).

İşlendiği yerler: Keçiborlu kükürt işlemeleri.

9.CİVA








:Doğada sıvı halde bulunan tek madendir. Tıpta, termometre, fotoğrafçılıkta ve metalürji endüstrisinde kullanılır.

Çıkarıldığı yerler: Ödemiş-Karaburun (İzmir),Sarayönü(Konya), Niğde, Banaz (Uşak), Gönen (Balıkesir).

10. FOSFAT:

Yapay gübre yapımında kullanılır

.Çıkarıldığı yerler:Mazıdağı (Mardin),Kilis.

İşlendiği yerler:Mazıdağı fosfat işletmeleri

11.ZIMPARA TAŞI :

Hassas optik araçların merceklerinin parlatılmasında, zımpara kağıdı ve özel çimento yapımında kullanılmaktadır.taşları ve madenleri cilalamak için de toz halindeki zımpara taşından yararlanılır.

Çıkarıldığı yerler:İzmir ,Muğla, Aydın, Denizli,Manisa,Antalya.

12.KURŞUN VE ÇİNKO:


Yatakları genellikle bir arada bulunmaktadır.

Çıkarıldığı yerler:Çayeli (Rize),Tirebolu (Artvin),Balıkesir,İzmir,Emet (Kütahya),Kayseri, Keban (Elazığ).

13.ANTİMON:

Kurşunla karıştırılarak cephane ve batarya yapımında kullanılır.

Çıkarıldığı yerler:Gediz –Simav (Kütahya),Balıkesir,Ankara, Bilecik,Tokat,İzmir, Niğde .

14.URANYUM:


Çıkarıldığı yerler:Aydın,Şebinkarahisar (Giresun).

15.MERMER:


Çoğunlukla yapı malzemesi olarak kullanılmaktadır.

Çıkarıldığı yerler:Afyon,Marmara adası ,Bilecik,Bursa,Gemlik,Bandırma , Elazığ .

TÜRKİYE'DE ENERJİ KAYNAKLARI


Ülkelerin ilerleyip, gelişmişlik seviyelerini arttırabilmeleri için çeşitli enerji kaynaklarına ihtiyaçları vardır. Çünkü hammaddelerin işlenebilmesi, fabrikaların çalışabilmesi, ulaşım, aydınlatma ve ısınmanın gerçekleştirilebilmesi, enerji kaynaklarının kullanımına bağlıdır.

Ülkelerin gelişme düzeyleri belirlenmesinde üretilen ve tüketilen enerji miktarları da dikkate alınır. Gelişmiş ülkelerde üretilen ve tüketilen enerji miktarı geri kalmış ülkelere göre daha fazladır.

ENERJİ KAYNAKLARININ ÇEŞİTLERİ

Enerji kaynakları oluşumlarına göre iki gruba ayrılır.

a) Yenilenmeyen enerji kaynakları : Yeraltındaki maden rezervi ne karsa kullanılacak olan miktar o kadardır . Yeraltındaki enerji kaynağı bittiğinde o yer kapatılır yeni bir kaynak aranmaya başlanır. Örnek ; Kömür, petrol , doğalgaz.

b) Yenilenen enerji kaynakları : Doğada sürekli var olan enerji kaynaklarıdır. Jeotermal enerji ,hidroelektrik enerji , güneş ve rüzgar enerjisi .

ENERJİ KAYNAKLARININ TÜRLERİ VE DAĞILIMI :


1. TAŞKÖMÜRÜ :


Taşkömürü bitkilerin jeolojik dönemler boyunca dönüşüme uğraması sonucu oluşmuş , yüksek ısı gücü olan bir enerji kaynağıdır. Kalori değeri yüksektir. Bu enerji kaynağı elektrik santrallerinde ,sanayide ve kok kömürü yapımında kullanılır. 1.jeolojik zamanda oluşan taşkömürü Karadeniz Ereğlisi’nden başlar ve doğuya doğru Zonguldak , Amasra, Söğütözü’ne kadar devam eder. Yapılan üretim ihtiyacımızı karşılayamadığı için yurt dışından taşkömürü satın alınmaktadır. Demir – çelik ve Kimya sanayiinde kullanılır.

2. LİNYİT :



Linyit kömürleşme sürecinin ilk ürünlerindendir. II. jeolojik zamanda oluşan linyit oluşum yaşı bakımından taşkömüründen daha gençtir. Bu nedenle kalorisi taşkömüründen daha düşüktür. Linyit yatakları yüzeye daha yakın olduğu için kolayca işlenebilmektedir.Türkiye III. jeolojik zamanda oluşan bir ülke olduğu için hemen her bölgede linyit yatakları bulunmaktadır.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi dışında bütün bölgelerimizin çıkarılır. En kaliteli linyitler Ege Bölgesinde, en fazla rezerv ise Afşin – Elbistan’da yer alır.

Genellikle çıkarıldığı alanlardaki sanayi tesislerinde ve evlerde tüketilir. Önemli linyit yatakları , Beypazarı (Ankara) , Çan (Çanakkale), Orta (Çankırı) , Seyitömer , Tunçbilek (Kütahya) , Soma (Manisa) , Elbistan (Kahramanmaraş), Yatağan (Muğla) Aşkale (Erzurum) , Şırnak, Kangal (Sivas)

3. PETROL :



Çağımızın önemli enerji kaynaklarından biridir.Ham olarak çıkarılan petrol rafinerilerde işlendikten sonra benzin,motorin ve gazyağı haline gelmektedir.Türkiye petrol açısından zengin bir ülke değildir. Belli başlı petrol yatakları Güneydoğu Anadolu Bölgesindedir. Yatakların en yoğun olduğu yerler Batman , Siirt ve Diyarbakır’dır. Ülkemizdeki petrol yatakları derinlerde yer aldığı için işletilmesi zordur. Ülkemizdeki petrol üretimi tüketiminin 1/7’sini karşılayabilmektedir.

Petrol işleme tesislerimiz :

- İzmir’de Aliağa Rafinerisi

- İzmit’te İpraş Rafinerisi

- Mersin’de Ataş Rafinerisi

- Batman’da Batman Rafinerisi

- Kırıkkale’de Orta Anadolu Rafinerisi

4. DOĞALGAZ :



Yeraltında oluşmuş çeşitli gazların karışımıdır. Bu gazların büyük bir bölümü metan gazıdır. Genellikle yakıt olarak kullanılan doğalgaz aynı zamanda petro-kimya sanayiinin önemli bir hammaddesidir. doğal gazdan petro kimya tesislerinde ve elektrik üretiminde yararlanılır. Nakli ucuz kullanımı kolay olduğundan ve hava kirliliğini büyük ölçüde azalttığı için büyük şehirlerimizde ısınmada ve mutfak işlerinde kullanılmaktadır.

Önemli doğalgaz yataklarımız Hamitabat (Kırklareli) , Çamurlu (Mardin) de bulunur.

5. JEOTERMAL ENERJİ :



Magmanın yeryüzüne yakın olduğu yerlerde bulunan su ısınarak kırık hatları boyunca yeryüzüne çıkar. Yüzeye çıkan bu sıcak su ve buhara jeotermal enerji denir. Türkiye’de kırık hatlarının fazla olması jeotermal enerji potansiyelini artırmaktadır. Jeotermal sulardan seraların ve evlerin ısıtılmasında dokuma sanayiinde , kurutmacılıkta ve konservecilikte faydalanılmaktadır. Kızıldere, Sarayköy( Denizli), Balçova (İzmir) , Germencik (Aydın) , Tuzla (Çanakkale) Ömer , Gerçek (Afyon) , Kızılcahamam (Ankara), Acıgöl (Nevşehir) . Denizli (Sarayköy)’de Jeotermal santral bulunmaktadır.

6. GÜNEŞ ENERJİSİ :



Türkiye’nin ekvatora yakın, güneşli gün sayısının fazla olması güneş enerjisi potansiyelini artırmaktadır.Son dönemlerde kullanımı artmıştır.seraların ısıtılmasında ve evlere sıcak su sağlanmasında kullanılmaktadır. Özellikle Akdeniz, Ege ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi güneş enerjisi için en uygun bölgelerdir. Türkiye’de güneş enerjisinde yararlanma imkanının en az olduğu bölge Karadeniz’dir. Nedeni Bulutlu gün sayısının fazla olmasıdır.

7. SU GÜCÜ :



Barajlardaki suyun elektrik üreten jeneratörleri çalıştırması ile oluşan enerjiye Hidroelektrik enerji denir. Ülkemizdeki akarsu vadilerinin dar ve derin olması hem baraj yapımını kolaylaştırmış hem de hidroelektrik potansiyeli artırmıştır. Petrol,doğalgaz ve taşkömürü yatakları bakımından zengin olmayan ülkemiz açısından su gücü büyük önem taşımaktadır. Su gücünün tükenmeyen ve ucuz bir kaynak olması Türkiye’nin gelecekte bu enerjiden büyük ölçüde kaçınılmaz hale getirecektir. Hidroelektrik potansiyelin en fazla olduğu yer Doğu Anadolu, en az olduğu yer Marmara Bölgesidir.

8. RÜZGAR GÜCÜ :



Rüzgarın hareket ettirici gücünün onda birinden yararlanılabilse bile çok büyük bir miktarda enerji elde edilebilir. Ancak rüzgar enerjisinden yararlanmak güçtür.bu enerjiyi kullanmaya uygun alanlar rüzgarların sürekli estiği yerler olmalıdır. Rüzgarın sürekli ve güçlü olduğu alanlarda, rüzgardan yararlanarak elektrik enerjisi elde edilebilir. Özellikle Çanakkale boğazı ve Kuzey Ege kıyılarında bu potansiyel daha fazladır.
Devamını oku

logo

Back to Home Back to Top Copyright © 2011 Hayata PanTik At!... ®

Videodershane / Konu Anlatimları