Rastgele Yazılar

11 Nisan 2014 Cuma

5. Sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi 1. Dönem 2. Yazılı soruları

.................. İLKÖĞRETİM OKULU ...................EĞİTİM ÖĞRETİM YILI
5/.... SINIFI 1. DÖNEM 2. DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ SINAVI


1. Aşağıdaki boşlukları verilen kelimelerden uygun olanlarıyla doldurunuz. (10 P)
Mahya – Tevhit – tövbe – haram – sünnet – düşünebilme – oruç
• …………………… yapılan hatalardan dolayı Allah’tan bağışlanma dilemeye denir.
• Peygamberimizin yaptığı ve bizim de yapmamızı istediği davranışlara …………..……… denir.
• ………………….. Allah’ın kesin bir dille yapmamızı yasakladığı davranışlara denir.
• İnsanı diğer varlıklardan ayıran en önemli özelliği ……………..…………. becerisidir.
• Özellikle Ramazan ayında cami minareleri arasına asılan ışıklı yazıya …………………….. denir.

2. Aşağıdaki cümleleri doğru ise “D”, yanlış ise “Y” olarak işaretleyiniz. (10 P)( ) Yapılan her türlü iyilik ibadet kabul edilir.
( ) İbadetler yalnızca Allah rızası için yapılır.
( ) Dua yüksek sesle ve herkesin görebileceği bir yerde yapılmalıdır.
( ) Semi; Allah’ın her şeyi görmesi demektir.
( ) Salavat, Allah’ın eşi ve benzeri olmadığını ifade eder.

3. Aşağıda verilen cami bölümlerini kısaca tanımlayıp açıklayınız. (12 P)
Şadırvan:
Minber:
Mihrap:
Mescit:
Alem:
Minare:

a. fiddünya haseneten b. ve kınâ azâben nâr c. Rabbenâ âtinâ d. ve fil ahreti haseneten
4. Yukarıda karışık halde verilen duayı doğru bir şekilde sıralayıp, aşağıya yazınız. (8 P)




Tüm çoktan seçmeli sorular 5 puan değerindedir.
5. Aşağıdakilerden hangisi İslam dinindeki temel ibadetlerden birisi değildir?
a. Namaz b. Oruç c. Kurban d. İyilik yapmak

6. Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah’ın kullarından kesinlikle yapmalarını istediği iş ve davranışlara ne denir?
a. Farz b. Sünnet c. Vacip d. Sevap

7. İnsanın Allah rızasını gözeterek yaptığı her güzel iş ve davranışa ne ad verilir?
a. Namaz b. Dua c. Tövbe d. Salih amel

8. Aşağıdakilerden hangisi ibadetlerin yapılış nedenlerinden biri olamaz?
a. Yüce Allah emrettiği için ibadet yapılır. b. Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için ibadet edilir.
c. İnsanların görüp beğenmesi için yapılır. d. Allah’ın bize verdiği nimetlere şükür için yapılır.

9. Dua ile ilgili aşağıdaki cümlelerden hangisi yanlıştır?
a. Dua etmenin belirli bir yeri ve zamanı yoktur. b. Duayı sadece kendimiz için ederiz.
c. Dua insanlar arasında sevgi ve yakınlığı arttırır. d. Yalnızca Allah’a dua edilir.

10. “Gücü yetenlerin o evi (Kâbe’yi) ziyaret etmesi, Allah’ın insanlar üzerindeki hakkıdır.” ayetinde farz kılınan ibadet aşağıdakilerden hangisidir?
a. Namaz b. Oruç c. Hac d. Zekât

11. Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka ilahlar olsaydı ne olurdu?
a. Her şey yolunda giderdi. b. Allah’ın işi kolaylaşırdı.
c. Evrendeki düzen bozulurdu. d. İnsanlar daha kolay ibadet ederlerdi.

12. “Allah; gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri ancak doğru ve önemli bir amaca uygun olarak ve belli bir süre için yaratmıştır.” (Rum Suresi, 8. Ayet)
Yukarıdaki ayetten hareketle aşağıdaki sonuçlardan hangisine ulaşamayız?
a. Her şeyi Allah yaratmıştır. b. Allah her şeyi bir amaç için yaratmıştır.
c. Allah’ın yarattıkları ölümsüzdür. d. Allah’ın yarattığı şeyler belirli bir süre sonra yok olacaktır.

13. Aşağıdakilerden hangisi Allah’ın kendisini gördüğüne inanan bir kişinin davranışlarından birisi olamaz?
a. İnsanlara karşı iyi davranmak b. Her zaman doğruyu söylemek
c. Helal para kazanmak d. İnsanlara dürüst görünüp, gizlice haksızlık yapmak

14. Kur’an-ı Kerim’de bir ayette; “Biz insana can damarından daha yakınız.” denilmektedir. Bu ayetten hareketle hangisi doğrudur?
a. Her şeyi yaratan Allah’tır. b. Allah’ın eşi ve benzeri yoktur.
c. Allah hiçbir şeye muhtaç değildir. d. Allah her zaman bizimle beraberdir.

15. Allah’ın eşi ve benzeri olmadığını, doğmadığını ve doğurmadığını ifade eden sure hangisidir?
a. Fatiha Suresi b. Nas Suresi
c. Kevser Suresi d. İhlas Suresi

16. “Çalışırım, …………….. yardımına güvenirim ve başarırım.” Cümlesindeki noktalı yere aşağıdakilerden hangisi yazılmalıdır?
a. Devletin b. Öğretmenimin c. Allah’ın d. Babamın
Devamını oku

1. Sınıf Matematik Değerlendirme Sınavı 1

1/..... SINIFI MATEMATİK ÇALIŞMA KAĞIDI
1. Aşağıdaki toplama işlemlerini yapınız. (30p)
3+4=            2+5=            3+1=            
7+0=            6+4=            5+8=
6+5=            7+6=            5+7=            
7+9=            7+8=            7+7=            
9+4=            9+8=            9+6=
4+8=            4+9=            5+7=            
8+8=            9+9=            10+3=
11+6=           14+6=           16+4=           
14+2=          14+5=           11+7=           
12+8=          15+5=           12+2=

2. Aşağıdaki toplama işlemlerinde verilmeyen sayıyı bulunuz. (20p)
2+=10         5+=10         6+=10         
1+=10         7+=10         4+=10         
10+=10        8+=10         3+=10
9+=10         11+=20        18+=20
16+=20       12+=20        15+=20
14+=20       17+=20       10+=20
19+=20       13+=20

3. Bir parkta 6 çocuk vardı. Sonra parka 8 çocuk daha geldi. Parkta toplam kaç çocuk oldu? (10p)



4. Ahmetin 13 kitabı vardı, 6 tane daha aldı. Kaç kitabı oldu? (10p)



5. Bir köpek, bir inek ve bir horozun ayakları toplamı kaçtır? (10p)



6. Esin 7 yaşındadır. Ablası ise Esinden 5 yaş daha büyüktür. Esin ve ablasının yaşları toplamı kaçtır?(20p)

Devamını oku

Almanya'ya komşu ülkelerin isimleri nedir?

Almanya'nın Danimarka, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Lüksemburg, Belçika, Hollanda, Fransa ve güneyinde Avusturya ve İsviçre olmak üzere toplam 9 tane komşusu bulunur.
Devamını oku

Cumhuriyet Yönetiminin Özellikleri hakkında bilgi

Cumhuriyet Yönetiminin Özellikleri

Cumhuriyet rejiminin bütün vatandaşları yasa önünde eşit sayması, onlar arasında hiçbir ayrıcalık tanımaması, onların devlet yönetimine eşit olarak katılımını sağlaması, vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini devlet teminatı altına alışı, milli birlik ve beraberliğimiz açısından da birleştirici ve pekiştirici olmuş, milli sınırlarımız içinde hiçbir ayrıcalık yapmaksızın bütün vatandaşlarımızın paylaştığı, yararlandığı, bu nedenle korumaya ve yaşatmaya kararlı olduğu bir yönetim haline gelmiştir.

Cumhuriyet rejimi aynı zamanda insan unsuruna verdiği değer, insan hak ve özgürlüklerine gösterdiği saygı nedeniyledir ki çağdaşlaşmayı, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmayı en iyi şekilde gerçekleştiren bir ortam oluşturmuştur. Diyebiliriz ki Türkiye'nin çağ atlaması, milletimizin Atatürk'ün önderliğinde her türlü engeli aşarak uygar bir toplum haline gelişi, laik ve demokratik cumhuriyet rejimi sayesinde mümkün olabilmiştir.

İşte bize kazandırdığı bu değerler nedeniyle laik ve demokratik Cumhuriyet rejimi, memleketimizin ve devletimizin geleceği bakımından o derece önemlidir ki, Anayasamızda "Türkiye Cumhuriyeti'nin idare şeklinin Cumhuriyet olduğu" hükmünün değiştirilemeyeceği, değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceği ayrı bir anayasa maddesiyle teminat altına alınmıştır.
Devamını oku

Cumhuriyet Yönetiminin Özellikleri Nelerdir ?

Cumhuriyet Yönetiminin Özellikleri

Cumhuriyet rejiminin bütün vatandaşları yasa önünde eşit sayması, onlar arasında hiçbir ayrıcalık tanımaması, onların devlet yönetimine eşit olarak katılımını sağlaması, vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini devlet teminatı altına alışı, milli birlik ve beraberliğimiz açısından da birleştirici ve pekiştirici olmuş, milli sınırlarımız içinde hiçbir ayrıcalık yapmaksızın bütün vatandaşlarımızın paylaştığı, yararlandığı, bu nedenle korumaya ve yaşatmaya kararlı olduğu bir yönetim haline gelmiştir.

Cumhuriyet rejimi aynı zamanda insan unsuruna verdiği değer, insan hak ve özgürlüklerine gösterdiği saygı nedeniyledir ki çağdaşlaşmayı, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmayı en iyi şekilde gerçekleştiren bir ortam oluşturmuştur. Diyebiliriz ki Türkiye'nin çağ atlaması, milletimizin Atatürk'ün önderliğinde her türlü engeli aşarak uygar bir toplum haline gelişi, laik ve demokratik cumhuriyet rejimi sayesinde mümkün olabilmiştir.

İşte bize kazandırdığı bu değerler nedeniyle laik ve demokratik Cumhuriyet rejimi, memleketimizin ve devletimizin geleceği bakımından o derece önemlidir ki, Anayasamızda "Türkiye Cumhuriyeti'nin idare şeklinin Cumhuriyet olduğu" hükmünün değiştirilemeyeceği, değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceği ayrı bir anayasa maddesiyle teminat altına alınmıştır.
Devamını oku

9 Nisan 2014 Çarşamba

Demokrasinin tarihsel gelişimi hakkında bilgi verir misiniz?

Demokrasinin Tarihi Gelişimi

Demokrasi sözcüğü Yunancadan gelir. Eski Yunancada "demos’ halk, ‘kratos’ iktidar ya da egemenlik anlamında kullanılırdı. Buna göre, demokrasi halkın egemenliğini ifade eder. Demokrasinin ilk ortaya çıktığı ülke eski Yunanistan’dır.
Demokrasinin günümüze kadar gelişmesini etkileyen önemli unsurlar şunlardır:
M.Ö. 450: Atina'da Aristo, Eflatun ve Sokrates gibi düşünürlerin düşünce olarak katkıda bulundukları bir çeşit yönetim sistemi, siyasi tarihteki yerini aldı. Site" denilen şehir devletle­rce kadınlar ve köleler site halkının dışında kabul ediliyordu. Yetişkin erkeklerin halk meclisinde konuşma ve oy kullanma hakkı vardı.
375:Roma İmparatorluğunda yurt­taştık ve insan haklan kavramı gelişme gösterdi.
1215: İngiltere'de Kral I. John'un im­zaladığı Magna Carta kralın yetkilerini sınırlarken halka da bazı hak ve özgürlükler tanıyordu. Magna Carta ile kralın sınırsız yetkilerine son verildi. Kimsenin yargılanmadan cezalandırılmayacağı ilkesi getirildi.


1450: Alman Johann Gutenberg mo­dern matbaayı geliştirdi. Matbaanın geliştirilme­siyle birlikte insanlar duygu, düşünce ve bilgileri­ni birbirleriyle paylaşmaya başladı. Bu da de­mokratik hak ve talepleri hızlandırdı. Matbaanın geliştirilmesi Avrupa'da Rönesans ve Reform ha­reketlerinin başlamasına neden oldu.
1750: Avrupa aydınlanma felsefesiyle anayasal demokrasinin düşünce temelleri atıldı. Montesqieu (Monteskiyo) güçler ayrılığını savu­nuyordu. Jean Jacgues Rousseau (Jan Jak Russo) "özgürlük, eşitlik ve kardeşlik" sloganıyla 1762 - 1763 yıllarında "Toplumsal Sözleşme"yi yazdı. John Locke (Con Luk) ise yaşama hakkı, özel mülkiyet hakkı gibi insanların sahip olması gereken belirli özgürlükleri savundu.
1776: Virginia Haklar Bildirgesi'nde ya­şam, hürriyet ve mülkiyet haklarıyla beraber mut­luluğu arama hakkından söz edildi.
1789: 1789 yılında Fransa halkı krala kar­şı ayaklandı. Bunun sonucunda Fransız İnsan Bildirgesi yayımlandı. Bu bil­diri temel insan haklarını "hürriyet, mülkiyet, gü­venlik ve zulme direnme" olarak tespit etmektedir. Eşitlik, özgürlük ve adalet düşüncesinin kitleler tarafından telaffuz edildiği ilk siyasal örnektir.
Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirge­si, yalnızca Fransızlar için değil, bütün insanlar için geçerli olan bir bildirgedir. Bu yüzden evrensel niteliktedir.
1877: İlk Türk Meclisi Mebuslar Meclisi (Genel Meclis) adı altında ve iki meclisli olarak 20 Mart 1877 tarihinde çalışmalarına başladı.
1920: 23 Nisan 1920 tarihinde Ankara'da egemenliğin millete ait olduğu ilk meclis kuruldu. Yurdumuzun değişik bölgelerinden gelen millet­vekilleri burada çalışmaya başladı.
1945: II- Dünya Savaşı'nın sonuçlarını gören devletler sürekli barışın sağlanması için bir araya gelerek BirleşmişMilletler örgütünü kurdu ve 1945 yılında Birleşmiş Milletler Antlaşması im­zalandı.
t» Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi'nin 11 Aralık 1946 tarihli ilk oturumunda içinde insan haklarının yer alacağı bir belge ha­zırlanması amacıyla Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu oluşturuldu. Komisyonda ha­zırlanan taslak 10 Aralık 1948 tarihinde genel ku­rul tarafından İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi olarak kabul ve ilan edildi. Bildirge insan haklarına ve temel özgürlüklere saygıyı sağlamak ve geliştirmek yolunda atılan ilk adımdır.
1989: Almanya'da bulunan Berlin duvarı­nın yıkılması ve Sovyetler Birliği ile Doğu Avrupa ülkelerinin dağılması bu ülkelerde demokrasinin yayılmasına zemin hazırladı.
1995: İnternet kullanımı yaygınlaştı. İn­ternet kullanımının yaygınlaşmasıyla dünya üze­rinde insanların birbirleriyle iletişimi arttı ve fikirle­rin tüm dünyaya daha hızlı bir şekilde yayılması sağlandı.
2000: Dünyadaki 192 ülkeden seçimle iş başına gelen demokratik ülke sayısı 120'ye ulaş­tı. Bu rakam dünya nüfusunun yaklaşık %60'ına denk gelmektedir.
Devamını oku

Toplum içinde yaşamanın kuralları var mıdır, varsa nelerdir?

Toplum İçinde Uyulması Gereken Görgü Kuralları




Sokakta:
Sokağa tükürmek, çöp atmak, geliş geçişe mani olmak, tiksindirici çirkin şeyler bırakmak, görgüsüzlüktür. İhtiyar, kadın ve hastalara her zaman öncelik verilir. İhtiyaçları varsa yardımcı olunur.

Yürürken:
Pek yavaş veya pek hızlı ve büyüklenerek yürümemelidir! Kur’an-ı kerimde mealen, (Böbürlenerek yürüme)buyuruldu. (Lokman 18)

Yolda, büyük bir zat veya bir âlim ile beraber giden kimse, onun önünden ve solundan değil, sağından yürür.

Taşıma araçlarında:
İnip binerken itişmek, sıra olan yerlerde sırasını beklememek çirkin davranıştır. Gençler; yaşlılara ve hastalara yer verir. Peygamber efendimiz, (Büyüklerini saymayan bizden değildir) buyuruyor. (Tirmizi)

Günümüzde bazı gençler, yer vermemek için uyur numarası yapıyor, volkmen dinliyor. Ecdada layıktorunlar olmaya çalışmalıyız.

Alış verişte:
İzin almadan satıcının malına dokunulmaz. Malın görünüşünü, kalitesini bozacak şekilde ellenilmez ve bakılmaz. Fiyat konusunda fazla ısrar edilmez. Alınsa da alınmasa da teşekkür edilir. Satıcı müşterisinin memnun olacağı hâl ve harekette bulunur. Malını almayanlara kızmaz, darılmaz, aleyhlerine olacak bir sözü arkalarından da söylemez. Alış verişte her iki taraf birbirlerini aldatmaktan uzak durur.

Toplu yerlerde:
Düğün, cenaze ve bayramda daha hassas, nazik ve kibar olunur. Yere ve zamana göre uygun tavır takınılır. Cenazede, cenaze sahiplerinin üzüntüsü paylaşılır, maddi ve manevi üzerine düşen yardım yapılır, teselli edici söz ve davranışlarda bulunulur. Yakınlarını kaybedenlere daha yakın davranılır.

Düğün ve bayramlarda her zamankinden daha fazla güler yüzlü, neşeli, nazik, ikram edici olmak, büyüklere ve küçüklere uygun hediyeler vermek, gönüllerini ve dualarını almak, görgülerimiz arasındadır. Görgüde, eliyle ve diliyle başkalarını incitmemek esastır.

Komşulukta:
İyi geçim, karşılıklı yardımlaşma, dert ve sevinçlerine iştirak, her karşılaştıklarında selamlaşma, hal hatır sorma, birbirinden isteklerini imkan ölçüsünde temin etme önemli görgü kurallarındandır. Gürültü, çöp, pislik, rahatsız edici koku ve benzeri şeylerle komşuları rahatsız etmek hiç hoş karşılanmaz. Komşu kadın ve çocuklarına ayrı bir itina, hürmet ve şefkat gösterilir.

Misafirlikte:
Misafire ikram etmelidir! Peygamber efendimiz, (Allah’a ve kıyamete inanan, misafirine ikram etsin) buyurdu. (Buhari)

Misafire ikram, ona karşı güler yüzlü ve tatlı dilli olmaktır. Yemek için külfete girmemeli, hazırda ne varsa, onu ikram etmeli. Peygamber efendimiz, (Misafir için külfete girmeyin, misafir bundan rahatsız olur. Misafirini üzen Allahü teâlâyı üzmüş olur) buyurdu. (İbni Lâl)

Hazret-i Ali, (Dostların kötüsü, senin için külfete giren, seni özür dilemeye mecbur bırakandır) buyuruyor.
Misafirden hizmet beklememeli! Peygamber efendimiz, (Misafirden hizmet beklemek, aklın noksanlığına alamettir) buyurdu. (Deylemi)

Bir arkadaş anlattı: (Bir haftadır evimizde misafir kalan samimi arkadaşıma, “Bizim hanım, bir iş için dışarı çıkmıştı. Ben namaz kılana kadar sizin hanım, sofrayı hazırlarsa, çok makbule geçer” dedim. Daha sonra, bu sözüme çok gücendiklerini öğrendim. Bu acı tecrübe misafirden hizmet beklemenin doğru olmadığını göstermektedir.)

Misafir, ev sahibinin gösterdiği yere oturmalı, ona itiraz etmemelidir. Peygamber efendimiz, (Bir arkadaşın yanına gidince, oradan ayrılana kadar, o arkadaş senin emirindir) buyurmaktadır. (İbni Adiy)

Hasta ziyaretinde:
Ziyarete yeni elbise ile değil, her gün giydiği elbise ile gitmelidir! Giderken meyve veya çiçek gibi bir hediye götürmek iyi olur. Hastaya bakmayıp, sağa sola veya önüne bakmak uygun olmadığı gibi, devamlı olarak hastanın yüzüne bakmak da uygun değildir. Hastanın yanında asık suratlı durmamalı, güzel şeylerden bahsetmeli, iyileşmesi için dua etmelidir!

Okulda:
İlme son derece büyük önem veren Müslüman, ilim yuvası olan okullardaki görgü üstünde de titizlikle durmuşlardır. Çok kıymetli bir varlık olan öğretmenin sözleri dikkatle dinlenir ve bir şey istediğinde, “Peki efendim” gibi sözlerle cevap verilir. Talebeler arasında birbirine saygısızlık yapılmaz. Kaba hareket yapılmaz. Tahta, sıra, harita gibi ders âletleri tahrip edilmez. Kimsenin bedeni ve ruhi kusurlarıyla alay edilmez, küçük görülmez, tahkir edilmez. Ders içinde ve dışında öğretmenle konuşmada saygılı hareket edilir. Dinimizde öğretmen [hoca] hakkı, ana baba hakkından önce gelir.

Telefonda:
Telefon eden, karşı taraf ahizeyi kaldırınca, önce kendini tanıtmalıdır! Osman Ünlühoca, beni evden arayınca, her seferinde, ahizeyi kaldırır kaldırmaz, daha bizim, (Buyurun efendim) dememizi beklemeden, (Ben Osman Ünlü’yüm) der, maksadını kısaca anlatır, konuşmayı uzatmaz. Bunun için, telefon eden, önce kendini tanıtmalı, kısa ve öz konuşmalı, dakikalarca sohbet etmemeli ve efendimsiz konuşmamalıdır! Her yerde, her zaman, hep nazik ve kibar olmalıdır. Argo ve nahoş konuşmamalıdır. Bazı santrallerde, şunu bağlar mısınız diye sorunca, Peki efendim denmiyor,“Ayrılmayın” deniyor. Telefon eden niçin ayrılsın ki? Bir de, hı hı diyorlar. Tanımadık bir insana karşı bu uygun değildir. Telefon santrallerinde çalışan görevliler, bu yönden de bilgilendirilmelidir.

Konuşurken:
Konuşanın sözünü kesmek nezaketsizliktir. Hadis-i şerifte, (Arkadaşı konuşurken susmak mürüvvettendir)buyuruldu. Mürüvvet; insanlık, yiğitlik, iyilik cömertlik faydalı olmak gibi manalara gelir ki, hallerin en güzeline riayet etmek demektir.

Mektup yazarken:
Mektup, kısa ve öz olmalı, maksadı iyi anlatmalı. Büyüklere, ilim sahiplerine, mektup yazarken daha edepli olmalıdır.

Eve girerken:
Evimize Besmele ile ve İhlas suresini okuyarak girmeliyiz! Sağ ayakla içeriye girip, selam vermeliyiz! Her işe Besmele ile başlamaya alışmalıdır!

Birinin evine girerken, izin istemek gerekir. Kapının zilini çalarak veya seslenerek, izin istemelidir! İzin üç defa olur. Birincisinde ses verilmezse, bir dakika kadar sonra, ikinci defa da ses çıkmazsa, üçüncü defa zile basmalı, yine ses yoksa, dört rekat namaz kılacak kadar bekledikten sonra gitmelidir!
Devamını oku

Yüzyıl Nasıl Hesaplanır, Yüzyıl Hesabı, Yüz Yıl Hesaplama Nasıl Olur Yapılır?



Yüzyıl Nasıl Hesaplanır? Yüzyıl Hesabı

YÜZYIL (Asır):Yüz yıllık bir zaman dilimine denir. 0-100 yıl= Bir yüzyıldır.

YÜZYIL HESAPLAMASI:

Miladi takvimde başlangıç yılı 0 dır.Buna göre;

1.Yy = 1 Ocak 0 tarihinde başlar 31 Aralık 99 tarihinde sona erer.

2.Yy = 1 Ocak 100 tarihinde başlar 31 Aralık 199 tarihinde sona erer.

0- 25 yıl = Çeyrek yy.dır.

0-50 yıl = Yarım yy ve ilk yarıdır.

0-75 yıl = İkinci yarının ilk çeyreğidir.

Bir yy.da dört çeyrek vardır.Buna göre yy okunuşları şöyle yapılır.

Örnek: 1881 yılı = 19.yüzyılın ikinci yarısının ikinci yani son çeyreğidir.( Veya 19.yy dördüncü çeyreğidir.)

2050 yılı = 21. yüzyılın ikinci yarısının ikinci çeyreğidir.

M.Ö YE AİT YÜZYILLARIN OKUNUŞU:

Örnek: M.Ö. 1881 yılı = 19.yy 1.yarının ilk çeyreğidir.

M.Ö. 2050 yılı = 21.yy 1. yarının ikinci çeyreğidir.

NOT:Örneklerden de anlaşılacağı gibi M.S. ile M.Ö. de yüzyıllar aynı okunur yarı asır ile çeyrek asır kavramları ters okunur.Milattan önceki yılların önüne mutlaka M.Ö. ifadesi yazılmalıdır. 0 dan sonraki yıllar M.S. diye tanımlanır.

Örnek: 1881 yılı = 19.yüzyılın ikinci yarısının ikinci yani son çeyreğidir.( Veya 19.yy dördüncü çeyreğidir.)
açıklaması
1881 rakamının  binler  ve onbinler basamağı 18 oluyor  bu sayıya  bir eklersek yüz yılı buluyoruz örnek 18 bir ekle 19. yüzyıl.onlar basamağı ve birler basamağına görede  yy leri yorumluyoruz:MS 0-24 arası 1.çeyrek,25-49 arası 2.çeyrek,50-74 arası 3.çeyrek,75-99 arası 4. çeyrek 0-24 arası 4.çeyrek,25-49 arası 3.çeyrek,50-74 arası 2.çeyrek,75-99 arası 1. çeyrek

Devamını oku

Geçmişten günümüze binalardaki değişimi araştırınız.Araştırmanızı resim ve fotoğraflarla zenginleştiriniz.Bu binaların yapımında aynı malzemeler kullanılmış olabilir mi?Farklı olarak hangi malzemeler kullanılmış olabilir.?Söyleyiniz.

Eskiden binalar kerpiç ve tahtadan yapılıyordu. Binalar genellikle tek katlı ve iki katlıydılar.Şimdi ise binalar demir,çelik,çimento beton ve kum kullanılmaktadır.Eskiden binalar dar yapılırken şimdi gök delenler ve geniş binalar yapılmaktadır.Eski binalarda toprak,taş ve tahta kullanılırken şimdi binalarda kum.çimento beton demir ve çelik kullanılmaktadır.Şimdiki binalar depreme dayanıklı yapılmaktadır.Eski binalar kısa ömürlü ve depreme dayanıksızlardır.
Devamını oku

Mevsimler 2.sınıflar hayat bilgisi konu anlatımı

Sonbaharda hava serin olur.Genellikle yağmurlu ve rüzgarlıdır.Su soğumaya başlar.Toprak ıslak çamurlu olur.
Kışın hava çok soğuk ve kar yağışlı olur.Su soğuktur.Havanın çok soğuk olduğu zamanlar su donar.Toprak ıslak,çamurlu olur.Bazen toprak donabilir.
 İlkbaharda hava ısınmaya başlar.,yağmur yağar.Toprak ıslak ya da nemlidir.Su ısınmaya başlar.
 Yazın hava iyice ısınır,güneşli olur.Toprak kurudur.Su sıcaktır.
Devamını oku

Mevsimsel değişikliklerin nasıl olduğunu araştırınız

Sonbaharda hava serin olur.Genellikle yağmurlu ve rüzgarlıdır.Su soğumaya başlar.Toprak ıslak çamurlu olur.
Kışın hava çok soğuk ve kar yağışlı olur.Su soğuktur.Havanın çok soğuk olduğu zamanlar su donar.Toprak ıslak,çamurlu olur.Bazen toprak donabilir.
 İlkbaharda hava ısınmaya başlar.,yağmur yağar.Toprak ıslak ya da nemlidir.Su ısınmaya başlar.
 Yazın hava iyice ısınır,güneşli olur.Toprak kurudur.Su sıcaktır.
Devamını oku

Dünya'nın Güneş etrafında dönmesi sonucu neler olur?

Güneş'in etrafında da döner.Bu hareketini 365 gün 6 saatte tamamlar yani 1 yılda .Bu hareketin sonucunda ise mevsimler oluşur.Kış, ilkbahar ,yaz, sonbahar mevsimleri oluşur.1 yıl 4 mevsimdir.1 mevsim 3 aydır.1 ay 30 gündür.1 gün 24 saattir.1 hafta 7 gündür.
Devamını oku

Dünya'nın kendi etrafında dönmesi sonucu neler olur?

Kendi etrafında döner ve bu hareketini yirmi dört saatte tamamlar.Bu hareketin sonucunda gece  gündüz meydana gelir.1 gün 24 saattir
Devamını oku

Dünya'nın hareketleri 2.sınıflar hayat bilgisi konu anlatımı

Dünya'nın iki türlü hareketi vardır.Birincisi kendi etrafında döner ve bu hareketini yirmi dört saatte tamamlar.Bu hareketin sonucunda gece  gündüz meydana gelir.İkinci hareketi ise kendi etrafında dönerken elips şeklinde bir yol izleyerek Güneş'in etrafında da döner.Bu hareketini 365 gün 6 saatte tamamlar.Bu hareketin sonucunda ise mevsimler oluşur.Kış, ilkbahar ,yaz, sonbahar mevsimleri oluşur.

1 yıl;4 mevsim,12 ay,52 hafta,365 gün 6 saattir.
 1 mevsim 3 ay 30 gündür.1 hafta yedi gündür.1 gün 24 sattir
Devamını oku

Dünya'nın kaç türlü hareketi vardır?Araştırınız.Araştırmanızı sınıf arkadaşlarınızla paylaşınız.

Dünya'nın iki türlü hareketi vardır.Birincisi kendi etrafında döner ve bu hareketini yirmi dört satte tamamlar.Bu hareketin sonucunda gece  gündüz meydana gelir.İkinci hareketi ise kendi etrafında dönerken elips şeklinde bir yol izleyerek Güneş'in etrafında da döner.Bu hareketini 365 gün 6 saatte tamamlar.Bu hareketin sonucunda ise mevsimler oluşur.Kış, ilkbahar ,yaz, sonbahar mevsimleri oluşur.

1 yıl;4 mevsim,12 ay,52 hafta,365 gün 6 saattir.
 1 mevsim 3 ay 30 gündür.1 hafta yedi gündür.1 gün 24 sattir
Devamını oku

Atatürk'ün hayatını araştırınız.Araştırmanızı resim ve fotoğraflarla zenginleştiriniz.Araştrma sonuçlarınızı arkadaşlarınızla paylaşınız.








MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN HAYATI

1.Çocukluğu, Ailesi, İçinde Yaşadığı Sosyal Ortam ve Yetişme Tarzı

Mustafa Kemal, 1881 yılında Selanik’te doğdu.

Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım’dır.

Ali Rıza Efendi, önceleri gümrük memurluğu yapıyordu. Daha sonra bu görevinden ayrıldı ve kereste ticaretiyle uğraşmaya başladı.

Zübeyde Hanım; zeki, sağduyulu, sağlam karakterli, gelenek ve göreneklerine bağlı bir hanımefendiydi.


Mustafa Kemal’in en iyi şekilde yetişmesi için anne ve babasının çok büyük katkıları olmuştur.

Mustafa Kemal’in çocukluk ve gençliği, Osmanlı Devleti’nin en sıkıntılı yıllarına rastlar. Onun yaşadığı şehir olan Selanik, 19. yüzyılın sonlarında sık sık çatışmalara sahne olan Makedonya bölgesindedir.

Bu bölge aynı zamanda Avrupa’daki kültür hareketlerinin ve siyasi gelişmelerin etkisi altındaydı.

Mustafa Kemal’in kişiliğinin oluşmasında aile­sinin, aile çevresinin, öğrenim gördüğü okulların ve yaşadığı ortamın etkili olduğu görülmektedir.

Mustafa Kemal, aile hayatına önem vermiş, ailesini yaşamı boyunca yalnız bırakmamıştır. Askerliği sırasında görevden döndüğünde sık sık annesi ve kız kardeşini Selanik’te ziyaret etmiştir.

Selanik’in Osmanlı Devleti’nin elinden çıkmasından sonra annesi ve kız kardeşini yanına aldırmış, kardeşi Makbule Hanım’ı, Cumhuriyetin ila­nından sonra da yanından ayırmamıştır.




2. Eğitim ve Öğrenim Hayatı

Mustafa, önce annesinin isteğiyle mahalle mektebine gitti. Burada modern eğitim uygulanma­dığından Şemsi Efendi İlkokuluna başladı.

Şemsi Efendi İlkokuluna devam ederken baba­sını kaybetti. Bunun üzerine kısa bir süre öğrenimine ara vermek zorunda kaldı.

Babasının ölümüyle aile zor durumda kaldı. Zübeyde Hanım, oğlu Mustafa ve kızı Makbule ile birlikte Selanik yakınlarında çiftlik işleten kardeşinin yanına gitti.

Mustafa’nın öğrenim görmemesi annesini çok üzüyordu. Bu nedenle Zübeyde Hanım oğlunu öğreni­mine devam etmesi için tekrar Selanik’e gönderdi.

Mustafa, Selanik’te Mülkiye Rüştiyesine (sivil ortaokul) yazıldı (1892).

Mustafa Kemal’in arzusu asker olmaktı. Askerî okul sınavına girdi ve başarılı oldu. Selanik Askerî Rüştiyesine (Selanik Askerî Ortaokulu) kaydoldu.

Mustafa bu okulda, zekâsı ve üstün yetenek­leriyle öğretmenlerinin sevgisini kazandı.

Doğduğunda kendisine “Mustafa” adı verilmişti. “Kemal” adını ise bu okuldaki matematik öğretmenin­den almıştır.

Mustafa Kemal, Selanik Askerî Rüştiyesini bi­tirince Manastır Askerî İdadisine yazıldı (1895).

Manastır kenti ve girdiği bu okul Mustafa Ke­mal’in ülke sorunları, vatan ve millet sevgisi, milliyetçi­lik, bağımsızlık, özgürlük gibi düşüncelerinin gelişme­sinde önemli rol oynamıştır.

Mustafa Kemal, Ma­nastır Askerî İdadisini bitirdik ten sonra İstanbul’a gelerek Harp Okulunun piyade sınıfına girdi (1899).

Bu okuldan sonra öğre­nimine İstanbul Harp Akade­misi, kurmay sınıfında devam etti. (1902). Derslerinin yanı sıra, ülkenin içinde bulunduğu siyası durum ve sorunları ile yakından ilgilendi.

Mustafa Kemal, Harp Akademisini kurmay yüzbaşı olarak bitirdi (11 Ocak 1905). Böylece orduda görev almaya hazır bir kurmay subay oldu.

3. Askerlik Hayatı




Mustafa Kemal’in askerlik mesleğine merakı çocukluk yıllarında başladı. Bunun sonucunda asker olmaya karar verdi.

İlk görev yeri 5. Ordu emrindeki 30. Süvari Alayı’ydı. Burada subaylara askeri bilgiler verecek ve bölgedeki asayişi sağlayacaktı.

Suriye’de bulunduğu sırada yakın arkadaş­larıyla Vatan ve Hürriyet Derneğini kurdu (Ekim 1906).

1907′de kolağası olarak Şam 5. Ordu Komu­tanlığında, oradan da aynı yıl içerisinde Manastır 3. Ordu Komutanlığında görevlendirildi.ı

İstanbul’da çıkan 31 Mart Ayaklanmasını bastırmak ve düzeni sağlamak amacıyla hazırlanan Hareket Ordusu’nda kurmay yüzbaşı olarak görev yaptı.

İtalya’nın Trablusgarp’a saldırması üzerine kaçak yollarla Mısır üzerinden Trablusgarp’a gitti. Mustafa Kemal, Enver Paşa ve Fethi Bey Derne ve Tobruk’ta İtalyanlara karşı başarılı savunma savaşları yaptı. Bu başarılarından dolayı Mustafa Kemal binba­şılığa terfi ettirildi.

Balkan Savaşlarının başlamasıyla Trablusgarp’tan ayrılmak zorunda kaldı.

Mustafa Kemal Sofya Askeri Ataşeliği’ne atandı (27 Ekim 1913). Mart 1914′te yarbaylığa yükseldi.

Dünya Savaşı başladığında Mustafa Kemal Osmanlı Devleti’nin hemen savaşa girmesini doğru bulmuyordu. Ancak Osmanlı Devleti bir oldu bittiyle savaşa katılınca savaşta rol almak için 2 Şubat 1915’te kurulmakta olan 19. Tümen Komutanlığına getirildi.

Mustafa Kemal’in askeri yönden tanınmasını sağlayan, I. Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesin­deki savaşlar olmuştur.

Mustafa Kemal Çanakkale Cephesi’nde üstün bir askerlik yeteneği sergileyerek önemli savunmalar yaptı ve büyük başarılar kazandı.

Mustafa Kemal ve emrindeki tümen, Anafartalar ve Arıburnu’nda düşmanı ağır bir yenilgiye uğ­rattı. İtilaf Devletlerinin Çanakkale’yi geçmelerine izin vermedi.

Mustafa Kemal, Mondros’tan sonra yurdun işgal edilmesini önlemek amacıyla Anadolu’ya geçti.

Anadolu’da askerî niteliğinin yanında siyasi dehasıyla da halkı Kurtuluş Savaşı için örgütledi.

13 Kasım 1918′de İtilaf Devletlerinin donanma­larının İstanbul’a girdiğini gören Mustafa Kemal, yanın­da bulunanlara, “Geldikleri gibi giderler.” demiştir.

Erzurum Kongresi’nden bir gün önce askerlik görevinden istifa etmek zorunda kalmıştır.

Sakarya Meydan Savaşı’ndan önce meydana gelen gelişmeler onun tekrar askerliğe dönmesine yol açmış, geniş yetkilerle başkomutanlığa getirilmiştir (5 Ağustos 1921).

Sakarya Meydan Savaşı’nda, “Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır.” emrini verdi. Bu savaştan sonra kendisine gazilik ve mareşallik unvanı verildi.

26 Ağustos’ta Kocatepe’ye gelindi ve taaruza başladı.

30 Ağustos 1922′de Başkomutanlık Meydan Savaşı yapıldı. Yunan kuvvetleri ağır bir yenilgiye uğratıldı.

Mustafa Kemal Paşa: “Ordular; ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” emrini vererek düşmanın süratle takip edilmesini sağladı. 9 Eylül’de İzmir kurtarıldı.

Sahip olduğu askerî özelliklerle Mustafa Kemal, 20.yy’ın en büyük asker ve komutanlarından biri olmuştur.






4. Siyasi Hayatı




Mustafa Kemal, büyük bir asker olduğu kadar eşsiz bir devlet adamıdır.

O, gençlik yıllarından itibaren Osmanlı Devleti’nin geçirdiği büyük sıkıntıları görmüş ve çareler ara­maya başlamıştır. Bu sebeple Harp Okulu ve Harp Akademisindeki öğrenimi sırasında bazı siyasi faa­liyetlere de katılmıştır.

19 Mayıs 1919′da millî birlik ve beraberliği sağlamak amacıyla Samsun’a gitti. Buradan Havza’ya geçerek bildiriler yayımladı. Amasya Genelgesi’ni ya­yımladı. Doğu Anadolu’nun kurtuluşu için Erzurum Kongresi’ne başkanlık etti.

Sivas Kongresi’nde bütün cemiyetleri aynı çatı altında birleştirdi.

27 Aralık’ta Ankara’ya geldi ve çalışmaları bu­radan takip etti.

23 Nisan 1920′de TBMM’yi açtı ve Meclis’e başkan olarak seçildi.

Kurtuluş Savaşı sırasında I. İnönü Savaşı’ndan sonra Londra Konferansı; Sakarya Zaferi’nden sonra imzalanan Ankara ve Kars antlaşmaları onun siyasi başarılarıdır. Kurtuluş Savaşı sonucunda imzalanan Mudanya ve Lozan Barış Antlaşmalarıyla başarılarını devam ettirdi.

Mustafa Kemal, ülkenin çağdaş medeniyetler seviyesinde çıkması için çeşitli alanlarda inkılaplar yapmıştır. O, inkılaplarını gerçekleştirirken, ülkenin iç ve dış sorunlarını çözerken her zaman millî çıkarları göz önünde tutmuştur.

29 Ekim 1923′te Cumhuriyeti ilan etti ve Türki­ye Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı oldu. 1934′te Atatürk soyadını aldı.



5. Medeni Hali




Mustafa Kemal, Türk toplumunda kadının layık olduğu yeri alması için çok çaba harcadı.

O, sağlıklı bir toplumun güçlü bir aile yapısıyla kurulacağına inanıyordu.

Atatürk’e göre, toplumun temeli sağlıklı bir aile yaşamı ile oluşurdu. Sağlıklı ve dengeli fertler ancak sıcak ve mutlu bir aile ortamında yetişebilirdi. Bu yüz­den aileyi toplumun temeli olarak kabul etmiştir.

29 Ocak 1923′te İzmir’de Latife Hanımla evlendi.

Mustafa Kemal, çıktığı yurt gezilerine eşini de yanında götürürdü.

Kadınla erkeğin hayatın her alanında birlikte yer almasını isterdi. Bu yüzden kendi evliliği ve aile hayatıyla Türk toplumuna örnek olmaya çalıştı.

Devamını oku

ATATÜRK'ÜN ÖNDERLİĞİNDE 2.SINIFLAR HAYAT BİLGİSİ KONU ANLATIMI

Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan önce devletimizin adı Osmanlı Devleti idi. 29 Ekim 1923’te ilan edilen Cumhuriyet yönetimi ile Türkiye Cumhuriyeti kuruldu.

İnkılap: Bir toplumun düzenini ve yapısını daha iyi duruma getirmek için yapılan köklü
değişikliklerdir. Atatürk, yeni Türk Devleti’nin güçlenip çağı yakalayabilmesi için bir takım yenilikler yapmıştır. Bu nedenle çağdaşlaşma hareketi başlatmıştır.

Türk inkılabı ve Önemi
1. Çağdaşlaşma:

Yaşanılan zamandaki gelişmelere uymaktır. Atatürk’e göre “Uygarlıktan yoksun kalan bir millet yok olmaktan kurtulamaz.” Amacımız, millî kültürümüzü çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarmaktır. Yeni Türk Devleti çağdaşlaşma için çeşitli alanlarda devrimler yapmıştır.

2. Siyasal Alanda İnkılap
Sosyal alanında yapılan inkılaplarla halk, seçme seçilme hakkına sahip olmuştur. Yani yöneticilerini oylarıyla kendisi belirlemeye başlamıştır. Hatta yönetici olabilme hakkına sahip olmuştur.
• Saltanatın Kaldırılması (1 Kas›m 1922)
• Cumhuriyetin ilanı (29 Ekim 1923)
Cumhuriyet; millet egemenliğine dayanan ve yöneticilerin belirli süreler için halk tarafından
seçildiği devlet şeklidir.
• Halifeliğin kaldırılması (3 Mart 1924)
3. Hukuk Alanında inkılap

Toplum düzeni için uymak zorunda olduğumuz yasa, tüzük, yönetmelik gibi yazılı kurallara hukuk kuralları denir.
Yasalar TBMM tarafından çıkarılır. Toplum ihtiyaçlarına, çağın gereklerine ve devletin temel ilkelerine uygun hazırlanır.
• Anayasanın kabulü (Teşkilâtı Esasiye Kanunu)
• Türk devletinin ilk anayasası 20 Ocak 1921’de kabul edildi.
• 1924 yılında ilk cumhuriyet anayasası kabul edildi.
• Türk Medeni Kanununun kabulü (4 Ekim 1926)
• Türk aile hayatı çağdaş kurallara göre düzenlendi.
Türk Medeni Kanunu ile aile hayatında yeni düzenlemeler yapıldı. Kad›n - erkek eşitliği
sağlandı. Resmî nikah zorunluluğu getirildi. Evlenme, boşanma, miras gibi konulara da kadın - erkek eşitliği yansıtıldı.

4. Eğitim ve Kültür Alanında İnkılap

Cumhuriyet öncesinde medreseler, azınlık okulları ve yabancı okullar vardı. Bu okulların
eğitim sistemi birbirinden farklıydı. Tevhid-i Tedrisat Kanunuyla tüm okullar Millî Eğitim Bakanlığına bağlanarak eğitimde birlik sağlandı.
• Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği) Kanununun kabulü (3 Mart 1924)
• Türk Millî Eğitimi, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı› görev ve sorumluluklarını bilen vatandaşlar yetiştirmeyi amaçlar.
Cumhuriyetten önce Arap harfleri kullanılıyordu. Okuma - yazma bilenlerin sayısı azdı. Atatürk’ün yeni Türk alfabesini hazırlatması ve uygulamaya koymasıyla birlikte okuma yazma kolaylaştı. Türk dilinin yapısına uygun bu alfabe ile okuma - yazma bilenlerin sayısı arttı.
• Yeni Türk Harflerinin kabulü (1 Kasım 1928)
• Türk diline en uygun alfabe uzmanlar tarafından hazırlandı.
• Atatürk milletin başöğretmeni oldu.
5. Toplumsal Alanda İnkılap

• Şapka giyilmesi hakkındaki kanun (25 Kasım 1925)
Osmanlı Devleti’nin kullandığı saat, takvim ve ölçüler diğer devletlerle resmî ilişkileri olumsuz etkiliyordu. Saat, takvim ve ölçülerde yapılan yenilikler bu olumsuzluğu ortadan kaldırdı.
• Takvim değişikliği Kanunu (1 Ocak 1926)
• Ağırlık ve uzunluk ölçülerinin değiştirilmesi hakkındaki kanun (26 Mart 1931). Ağırlık ölçüsü olarak okka yerine kg, uzunluk ölçüsü olarak arşın, kulaç, endaze yerine metre kabul edildi.

Toplum yaşamımızda karışıklıkları önlemek amacıyla Soyadı Kanunu çıkarıldı. Önceden
insanlar babalarının adıyla ya da lâkaplarla tanınırdı. Soyadı Kanunu ile her aile kendi
soyadı ile tanınmaya başladı.
• Türk Medeni Kanunu’nun kabulü (17 Şubat 1926)
• Türk kadınlarına belediye seçimlerine katılma hakkı verilmesi (3 Nisan1930)
• Soyadı Kanunun kabulü (21 Haziran 1934)
• Türk kadınlarına milletvekili seçme ve seçilme hakkı verilmesi (5 Kasım 1934)
Bu kanunlarla kadınlar toplum içinde saygın bir yer aldılar. Aynı zamanda bütün dünya kadınlarına örnek oldular.

6. Ekonomik Alanda İnkılap
• İnsanların üretim, dağıtım ve tüketim faaliyetlerinin tümüne ekonomi denir.
• Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında ülke ekonomisi çok bozuktu. Kapitülasyonlar kaldırıldıktan sonra millî ekonomiyi kurmak amacı ile İzmir’de 1. İktisat Kongresi toplandı.
• Kabotaj Kanunu (1 Temmuz 1926) ile kendi denizlerimizde gemi işletme hakkı Türk vatandaşlarına verildi.
• Devlet büyük sanayi işletmelerini kurarken özel teşebbüse de destek verdi.Atatürk inkılapları, insan haklarının ülkemizdeki gelişimi için önemlidir. Türk inkılâbı, Atatürk ilkeleri doğrultusunda


yapılan yeniliklerin tümünü kapsar. Bugün sahip olduğumuz ve bizim rahat yaşamamızı sağlayan her şey Türk İnkılâbının eseridir. Bize düşen görev Atatürk devrimlerinin önemini kavramak, onları korumak ve geliştirmektir.
Devamını oku

Atatürk'ün önderliğinde ülkemizde ne gibi değişikliklerin olduğunu araştırınız

Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan önce devletimizin adı Osmanlı Devleti idi. 29 Ekim 1923’te ilan edilen Cumhuriyet yönetimi ile Türkiye Cumhuriyeti kuruldu.

İnkılap: Bir toplumun düzenini ve yapısını daha iyi duruma getirmek için yapılan köklü
değişikliklerdir. Atatürk, yeni Türk Devleti’nin güçlenip çağı yakalayabilmesi için bir takım yenilikler yapmıştır. Bu nedenle çağdaşlaşma hareketi başlatmıştır.

Türk inkılabı ve Önemi
1. Çağdaşlaşma:

Yaşanılan zamandaki gelişmelere uymaktır. Atatürk’e göre “Uygarlıktan yoksun kalan bir millet yok olmaktan kurtulamaz.” Amacımız, millî kültürümüzü çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarmaktır. Yeni Türk Devleti çağdaşlaşma için çeşitli alanlarda devrimler yapmıştır.

2. Siyasal Alanda İnkılap
Sosyal alanında yapılan inkılaplarla halk, seçme seçilme hakkına sahip olmuştur. Yani yöneticilerini oylarıyla kendisi belirlemeye başlamıştır. Hatta yönetici olabilme hakkına sahip olmuştur.
• Saltanatın Kaldırılması (1 Kas›m 1922)
• Cumhuriyetin ilanı (29 Ekim 1923)
Cumhuriyet; millet egemenliğine dayanan ve yöneticilerin belirli süreler için halk tarafından
seçildiği devlet şeklidir.
• Halifeliğin kaldırılması (3 Mart 1924)
3. Hukuk Alanında inkılap

Toplum düzeni için uymak zorunda olduğumuz yasa, tüzük, yönetmelik gibi yazılı kurallara hukuk kuralları denir.
Yasalar TBMM tarafından çıkarılır. Toplum ihtiyaçlarına, çağın gereklerine ve devletin temel ilkelerine uygun hazırlanır.
• Anayasanın kabulü (Teşkilâtı Esasiye Kanunu)
• Türk devletinin ilk anayasası 20 Ocak 1921’de kabul edildi.
• 1924 yılında ilk cumhuriyet anayasası kabul edildi.
• Türk Medeni Kanununun kabulü (4 Ekim 1926)
• Türk aile hayatı çağdaş kurallara göre düzenlendi.
Türk Medeni Kanunu ile aile hayatında yeni düzenlemeler yapıldı. Kad›n - erkek eşitliği
sağlandı. Resmî nikah zorunluluğu getirildi. Evlenme, boşanma, miras gibi konulara da kadın - erkek eşitliği yansıtıldı.

4. Eğitim ve Kültür Alanında İnkılap

Cumhuriyet öncesinde medreseler, azınlık okulları ve yabancı okullar vardı. Bu okulların
eğitim sistemi birbirinden farklıydı. Tevhid-i Tedrisat Kanunuyla tüm okullar Millî Eğitim Bakanlığına bağlanarak eğitimde birlik sağlandı.
• Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği) Kanununun kabulü (3 Mart 1924)
• Türk Millî Eğitimi, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı› görev ve sorumluluklarını bilen vatandaşlar yetiştirmeyi amaçlar.
Cumhuriyetten önce Arap harfleri kullanılıyordu. Okuma - yazma bilenlerin sayısı azdı. Atatürk’ün yeni Türk alfabesini hazırlatması ve uygulamaya koymasıyla birlikte okuma yazma kolaylaştı. Türk dilinin yapısına uygun bu alfabe ile okuma - yazma bilenlerin sayısı arttı.
• Yeni Türk Harflerinin kabulü (1 Kasım 1928)
• Türk diline en uygun alfabe uzmanlar tarafından hazırlandı.
• Atatürk milletin başöğretmeni oldu.
5. Toplumsal Alanda İnkılap

• Şapka giyilmesi hakkındaki kanun (25 Kasım 1925)
Osmanlı Devleti’nin kullandığı saat, takvim ve ölçüler diğer devletlerle resmî ilişkileri olumsuz etkiliyordu. Saat, takvim ve ölçülerde yapılan yenilikler bu olumsuzluğu ortadan kaldırdı.
• Takvim değişikliği Kanunu (1 Ocak 1926)
• Ağırlık ve uzunluk ölçülerinin değiştirilmesi hakkındaki kanun (26 Mart 1931). Ağırlık ölçüsü olarak okka yerine kg, uzunluk ölçüsü olarak arşın, kulaç, endaze yerine metre kabul edildi.

Toplum yaşamımızda karışıklıkları önlemek amacıyla Soyadı Kanunu çıkarıldı. Önceden
insanlar babalarının adıyla ya da lâkaplarla tanınırdı. Soyadı Kanunu ile her aile kendi
soyadı ile tanınmaya başladı.
• Türk Medeni Kanunu’nun kabulü (17 Şubat 1926)
• Türk kadınlarına belediye seçimlerine katılma hakkı verilmesi (3 Nisan1930)
• Soyadı Kanunun kabulü (21 Haziran 1934)
• Türk kadınlarına milletvekili seçme ve seçilme hakkı verilmesi (5 Kasım 1934)
Bu kanunlarla kadınlar toplum içinde saygın bir yer aldılar. Aynı zamanda bütün dünya kadınlarına örnek oldular.

6. Ekonomik Alanda İnkılap
• İnsanların üretim, dağıtım ve tüketim faaliyetlerinin tümüne ekonomi denir.
• Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında ülke ekonomisi çok bozuktu. Kapitülasyonlar kaldırıldıktan sonra millî ekonomiyi kurmak amacı ile İzmir’de 1. İktisat Kongresi toplandı.
• Kabotaj Kanunu (1 Temmuz 1926) ile kendi denizlerimizde gemi işletme hakkı Türk vatandaşlarına verildi.
• Devlet büyük sanayi işletmelerini kurarken özel teşebbüse de destek verdi.Atatürk inkılapları, insan haklarının ülkemizdeki gelişimi için önemlidir. Türk inkılâbı, Atatürk ilkeleri doğrultusunda
yapılan yeniliklerin tümünü kapsar. Bugün sahip olduğumuz ve bizim rahat yaşamamızı sağlayan her şey Türk İnkılâbının eseridir. Bize düşen görev Atatürk devrimlerinin önemini kavramak, onları korumak ve geliştirmektir.

Devamını oku

8 Nisan 2014 Salı

Yenen ve Yenmeyen Mantar Resimleri

Zehirli Mantarlar-Hangi Mantarlar Zehirlidir?

Bir mantarın zehirli ya da zehirsiz olduğuna karar vermek için hiçbir KURAL yoktur... Tek çare her mantarı tek tek tanımaktır. Fakat halk arasında gerçekle ilgisi olmayan birtakım yaygın fikirler vardır ki, insanı kolayca yanıltıp zehirli bir mantarın yenmesine neden olabilir...Mantarlar hakkında, halk arasında yayılmış bu yanlış düşünce ve inanışlar nedeniyle ciddi sonuçlar doğuran zehirlenmeler her yıl tekrarlamaktadır... İnsanları yanıltan, bu nedenle zehirlenmelerine yol açan sayısız yanlış inanışların en göze çarpanlarını aşağıda doğrusu ile birlikte görebilirsiniz;
"Canlı odunda gelişen mantarlar zehirsiz, ölü odundakiler zehirlidir." Böyle bir kural yoktur. Her iki çeşit odun üzerinde hem zehirli hem de zehirsiz mantarlar rahatça gelişebilmektedir. Örneğin canlı ağaçlar üzerinde büyüyen mantarlardan istiridye mantarı, bal mantarı, biftek mantarı yenebilir,Ganoderma ve Fomes türleri yenmez.
"Kolayca soyulabilen, pişirilirken gümüş kaşığı karartmayan, çayırlıkta yetişen mantarlar zehirsizdir."
Bu inanış doğru değildir. Zehirli mantarlar içinde yukarıda söylenenlere uygun türler bulunmaktadır.
"İlkbaharda çıkan mantarlar yenebilir."
Kesinlikle yanlış bir inanıştır. İlkbaharda yetişen ve çok zehirli olan mantar türleri vardır.
"Tuzlu ve sirkeli su ile yıkanırsa mantarın zehiri gider."
Zehirli bir mantar türü herhangi bir muamele ile hiçbir zaman yenebilir hale getirilemez... Özellikle amatoksin içeren mantarların yapısı hiçbir işlem altında bozulmaz ve zehirleyici etkilerini yitirmezler.
"Böcek vs. hayvanların yediği mantarlar zehirsizdir."
." Pek doğru değildir. Böcek gibi hayvanlar ile insanların biyolojisi farklı olduğu için, insanı öldüren bir mantar böceklere veya diğer hayvanlara bir şey yapmayabilir. Örneğin insanlar için en tehlikeli bir mantar olan ve zehirlenmelerin neredeyse % 95 inden sorumlu Amanita phalloides (ölüm meleği) mantarını, Amerikan tavşanı (Lepus americanus) severek, bolca yer ve hiçbir zaman zehirlenmez.
"Yüzeyi yapışkan olan mantarlar zehirlidir."
Böyle bir genelleme yapılamaz. Örneğin Çam Kabara Mantarı ve en iyi yemeklik mantarlardan Çörek Mantarı gibi mantarların şapkası yapışkandır.
"Kırıldığı veya ezildiği zaman süt gibi sıvı akıtan mantarlar zehirlidir."
Böyle bir genelleme de yapılamaz. En lezzetli mantarlardan biri olan Kanlıca Mantarı turuncu renkte bir sıvı çıkarır. bunun yanısıra zehirli olup, sıvı çıkarmayan Russula gibi mantar türleri vardır.
"Suda kaynatıldığında mantarın zehiri gider. "
" Bazı türler için kısmen doğru olabilir, ancak genelde zehirli bir mantar kaynatmayla zehirinden arındırılamaz...



Omphalotus olearius (Agaricales/Tricholomataceae)


Zehirli bir tür olan bu mantar, yurdumuzda yetişen "Cüce kız, Meşe mantarı, Horoz mantarı" olarak tanınan Cantharellus cibarus ile karıştırılabilir. Fakat bu tür daha yumurta sarısı renkli, üzeri yağlımsı gibi, lamellerinin çatallı ve aralarının birleşmiş olmasıyla ayırt edilir.


Şapka, 7-10 cm, konveks, sonra huni biçimli, üst yüzeyi portakal sarısı, ipek gibi parlak, dalgalı, yaşlılarda portakalımsı-kahverenklidir. .


Lameller; değişik uzunluklarda, eşit değil, sık, yaklaşık 5-6 mm. eninde, ince, sapa dekurrent olarak bağlanır. Sarımsı turuncu renkli, parlak, kenarları akut, genellikle diğer kısımlara rağmen daha koyudur. Taze mantarlarda lameller üzerinde biriken spor tozları, çoğu kez karanlıkta luminisans etkisi gösterir.
Sap, 7-15 x 1-2 cm. olup, silindirik, dibe doğru biraz incelerek devam eder, şapkaya doğru çoğu kez eksantrik olarak bağlı, sıkı yapılı, içi dolu, lifsi, lamellerle aynı renktedir. Bu mantar, yaz başından sonbahar sonlarına kadar bilhassa yapraklı ağaçların kütükleri üzerinde gruplar halinde ortaya çıkar. Özellikle zeytin ağaçları üzerinde bu mantarı görmek mümkündür.
Bu mantar nedeniyle oluşan zehirlenme olaylarında belirtiler, sindirimden sonra 30 dakika ile 3 saat arasında ortaya çıkar. Ağır ve şiddetli mide bulantısı, kusma, ishal ve karın ağrıları tipik belirtilerdir. Bunun yanısıra, terleme, tükürük, gözyaşı ve bronş salgılarında artma, bronkospazm, myosis, görme bulanıklığı, hipotansiyon ve bradikardi gibi belirtiler görülür. Bu mantar, İzmir, Manisa, Bursa, Çanakkale, Balıkesir, Elazığ gibi illerimizde yetişen yaygın bir türdür.

Amanita phalloides
(Köygöçüren, Evcikkıran olarak da adlandırılır.)

Ülkemizdeki ölümcül zehirlenmelerin neredeyse % 95 inden sorumlu, son derece zehirli ve tehlikeli bir mantardır. Bu mantara yaz başlarında ve sonbahar aylarında ormanlarda çok sık rastlanır. Mantarın içerdiği amanitin maddesi, sindirildikten 8-12 saat sonra ilk belirtilerini gösterir ve karaciğer-böbrek ****bolizmasını yok eder. Zehirine karşı henüz bir ilaç geliştirilememiştir. Bu mantarın bir kişiyi öldürmesi için 20-25 gram tüketilmesi yeterli olmaktadır.








Lepiota bruneoincarnata (Agaricales/Lepiotaceae)

Tehlikeli ve öldürücü bir mantardır. Halk arasında "dede mantarı" olarak bilinen yenilebilir mantarlar ile karıştırılabilir.


Şapka, 3,5 cm çapında küremsi, biraz dışbükey, mantar olgunlaştıkça düzlemsel bir hal alır. Kenarları ince olup, eğik değildir. Kutikül yapışık kurudur. Şapkanın merkezinde konsantrik durumlu kestane renkli pullar bulunması tipik olup, şapkanın rengi kırmızımsıdır.


Lameller; sıkça dizilidirler, 5-10 mm. genişlikte, nazik ve sapa kadar ulaşır. Renk beyazımsıdır. Sap; 3x0.6 cm., şapkadan ayrılabilir. Bazen üstte ve altta biraz daralabilir, sap lamellerin altında vazo gibidir. saplarında ortaya yakın yerbir yerde annulus bulunmaktadır. Fakat bu annulus mantar yaşlandıkça kaybolur. Kalıcı değildir.
Yazın ve sonbaharda, havuz kenarlarında, parklarda, yol kenarlarında, otların arasında, yaprak altlarında bulunur. Genellikle bol yağışlı mevsimlerde çayırlarda görülür. Falloides zehirlenmesi tipine yol açan amatoksinleri ihtiva eder.
Bu mantar nedeniyle oluşan zehirlenme olaylarında belirtiler, 6-24 saat sonra ortaya çıkar. Bu belirtiler, karın ağrıları, bulantı, kusma ve ishal şeklindedir. Zehirlenmede önce kısa bir hafifleme görülür, sonra ağrılar tekrarlar, karaciğer görevini yapamaz hale gelir. Ayrıca böbrekler zayıflar. Sonuçta komadan sonra genellikle ölüm gelir... Şu ana kadar yalnızca Bursa yöresinde görülmüştür.



Amanita muscaria
(Gelin mantarı olarak ta adlandırılır)


İbotenik asit, müsimol gibi zehirli bileşikler içeren zehirli bir mantardır. Pantherina sendromu zehirlenmesine yol açar. Yarattığı delilik krizleri 4-6 saat sürer. Bu mantardan etkilenenlerde; ruh halinin değişmesi, (keyifli veya kaygılı durum), nedensiz gülme, hayal görme, konuşma güçlüğü, kas spazmları, görme ve işitme bozukluğu, yorgunluk gibi belirtiler görülür. Bu mantardan zehirlenmelerde ölüm olayı nadirdir, özellikle küçük çocuklarda tehlikeli olabilmektedir.

Zehirli olmayan mantarlar
Kuzu Göbeği Mantarı

Kuzu Mantarı

Süstüz Mantar ( Beyaz Melki )


Kanlıca ( Kırmızı Melki )


Çörek Mantarı ( Ayı Mantarı )


İmparator

Şemsiye Mantarı

İstiridye ( Kulacık )

Devamını oku

Romen rakamlarını 1 den 100 e kadar yazılışı


Romen rakamlarının yazılışı 1'den 1000'e kadar.














Devamını oku

Nüfusun dağılışını etkileyen faktörler nelerdir?

Nüfusun Dağılışını Etkileyen Faktörler

Nüfus, belirli bir alanda, belirli bir zamanda yaşayan insan topluluğudur. Ülkemizde nüfus sayımlarını Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) yapmaktadır. İlk düzenli nüfus sayımı 1927, ikincisi 1935 yılın­da yapılmıştır.
Daha sonra 1990 yılına kadar her 5 yılda nüfus sayımı yapılmıştır. 1990 yılından sonra her 10 yıl­da bir yapılmasına karar verilmesine rağmen, bazı ihtiyaçlardan dolayı 1997 yılında nüfus sayımı yapılmıştır. En son yapılan nüfus sayımı ise, 2000 yılındadır. Nüfus sayımları ülkemizdeki insan sayısının bilinmesi ve ona göre bazı planlamaların yapılması için önemlidir.


NÜFUSUN DAĞILIŞINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER


Türkiye’de nüfusun farklı dağılışında etkili olan faktörler şunlardır:


1. Fiziki Faktörler

a. İklim özellikleri: Ülkemizde nüfusun yoğun ol­duğu yerlerin, genelde kıyı bölgeler olmasında ılı­man iklimin büyük etkisi vardır. Kurak ve kışları aşırı soğuk geçen yerlerde nüfus fazla yoğun de­ğildir.

b. Yer şekilleri: Ülkemizde yüksek ve engebeli yerlerde nüfus azdır. Doğu Anadolu Bölgesi, Taşe-li platosu, Menteşe yöresi gibi yerler bunlara örnek verilebilir.

c. Toprak özellikleri: Verimli toprakların bulundu­ğu alanlar (Çukurova, Gediz, B. Menderes) nüfus­çakalabalık iken, Tuz Gölü çevresi gibi yerlerde verimsiz topraklar bulunduğundan nüfus çok azdır.

2. Beşeri Faktörler

a. Sanayileşme: Bütün Dünya’da olduğu gibi Tür­kiye’de de, sanayileşmenin arttığı yerlerde nüfus yoğunluğu artmıştır, İstanbul, İzmit, Adapazarı, Bursa, Adana ve İzmir buna örnektir.

b. Tarım: Tarımın geliştiği yerler yoğun nüfuslu­dur. Çukurova, Gediz, Bafra ve Çarşamba ovaları çevresi gibi.

c. Yeraltı kaynakları: Madenlerin veya enerji kay­naklarının işletilmesinde yoğun nüfusa ihtiyaç ol­duğundan, bu alanlarda da nüfus fazladır. Zongul­dak, Soma, Elbistan buna örnektir.

d. Turizm: Ülkemizde, Ege ve Akdeniz kıyılarında­ki merkezlerde turizmden dolayı nüfus yoğunlaş­mıştır.

e. Ulaşım: Ulaşım yolları kavşağında bulunan ille­rimizin nüfusu artmıştır. Eskişehir, Ankara, Kayse­ri, İstanbul gibi illerin gelişmesinde, ulaşım yolları üzerinde bulunmaları da etkili olmuştur.

Nüfus dağılışında; su kaynakları, toprağın verimi, yeraltı zenginlikleri, göçler vb. birçok doğal ve toplumsal faktörlerde etkilidir.

Bir yerdeki toplam nüfusun o yerin yüzölçümüne bölünmesiyle elde edilen nüfus miktarına “nüfus yoğunluğu” denir.
Devamını oku

Kıtalar Ve Okyanuslar kısa konu anlatımı


KITALAR VE OKYANUSLAR


Kıtalar ve okyonusların dünyadaki konumları.

Dünyamıza baktığımızda yüzeyinde hem büyük su kütlelerini hem de kara parçalarını görürüz. Bütün dünya yüzeyinin %71 ini denizler, %29 unu karalar oluşturur. Ancak bu oran kuzey ve güney yarımkürede değişir. Çünkü buralarda kara ve denizlerin oranı farklıdır. Kuzey yarımkürede karalar %39, denizler %61 oranında yer tutar. Güney yarımkürede ise karalar %19, denizler %81 yer kaplar. Gördüğünüz gibi karaların kapladığı alan kuzey yarım kürede daha geniştir. Asya, Avrupa, Kuzey Amerika, Afrika'nın büyük bir kısmı kuzey de kalır. Güney Amerika, Afrika'nın güneyi, Okyanusya ve Antartika ise güney de kalır.

Bu farklı dağılım bir çok özelliği etkiler.

- Öncelikle iklimi etkiler. Kuzey yarımküre daha karasal bir iklime sahiptir. Bu durum kuzey de ortalama sıcaklığın 2 derece kadar fazla olmasını sağlar.
- Nüfusun büyük çoğunluğu kuzeydedir. Bu ekonomik gelişimi olumlu yönde etkiler.
- Karalar üzerindeki doğal zenginlikler, ormanlar ve yeraltı zenginlikleri kuzey de daha çoktur.
- Ulaşım olanakları ve ülkeler arası iletişim kuzey de daha gelişmiştir.


KITALAR



Kendine bağlı olan adalarla ,etrafı denizlerle ve okyanuslarla çevrili olan büyük kara parçalarına kıta denir. Dünya yüzeyinde 7 kıta vardır. Bunlar Asya, Avrupa, Afrika, Kuzey Amerika, Güney Amerika, Okyanusya ve Antartika dır.Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarına 'eski dünya karaları'adı verilir. Eski dünya kıtalarının ve diğer kıtaların en büyüğü Asya dır. Hemen yanında bir uzantısı gibi duran Avrupa bulunur. Bu nedenle bu iki kıtaya 'Avrasya' adı verilir.

Türkiye bu eski dünya karalarının birbirine en çok yaklaştığı yerde bulunur. Anadolu yarımadası Asya nın Avrupa ya en çok yaklaştığı yerde yer alır. Trakya ise Avrupa topraklarımızı oluşturur.

Kıtalar birbirlerinden boğazlar ya da okyanuslarla ayrılmışlardır. Asya kıtası, Kuzey Amerika'ya Bering boğazı ile, Kuzey Amerika-Güney Amerika'ya Panama kanalı ile,Avrupa kıtası Afrika ya Cebelitarık boğazı ile, Afrika kıtası Asya ya Süveyş kanalı ile bağlanır. Asya yı Avrupa dan ayıran sınır ise Ural dağlarının batısı, Kafkasların kuzeyi ve İstanbul-Çanakkale boğazlarının kuzeyinden geçer.



OKYANUSLAR



Kıtalar arasındaki büyük çukurlarda kalan geniş ve derin su kütlelerine okyanus denir. Deniz ise karalar arasına veya kenarına sokulmuş kollardır. İç deniz karaların çok fazla içlerine sokulmuş kollardır. Kıtaların kenarında bulunan, okyanuslarla çok daha geniş alanlarda bağlanan denizlere kenar deniz adı verilir.

Okyanuslar denizlere göre çok daha geniş ve derindir. Dünya üzerinde üç büyük okyanus vardır. Bunlar Amerika kıtaları ile Asya ve Okyanusya arasında bulunan Büyük okyanus,Amerika kıtaları ile Avrupa ve Afrika arasında bulunan Atlas okyanusu, Asya nın güneyi, Afrika ve Okyanusya arasında ise Hint okyanusu yer alır. Bu okyanuslar güney yarım kürede Antartika çevresinde birleşerek tek bir su kütlesi oluştururlar.
Devamını oku

logo

Back to Home Back to Top Copyright © 2011 Hayata PanTik At!... ®

Videodershane / Konu Anlatimları